Kim istemez geleceği bilmek?
Bugün belki eskisi kadar olmasa da hala fal yoluyla geleceğe dair kestirimlerde bulunmak rağbet görür. Kimi zaman gizli, kimi zaman eğlencesine, bazen kahve telvesinden bazense yıldızların diziliminden geleceğe dair yorum üretmek aslında bize atalarımızdan miras kalmış bir gelenek.
Bu yazıda bu işin Anadolu’daki geçmişine dair bilgileri derleyeyim diyorum.
Geçmiş zamanlardaki kehanetle bugünkü falcılık arasındaki temel fark tabii ki öncelikle din ile içiçe olan bir geleneğin dinin pek de onaylamdığı bir alanda durmasıdır. Eski çağlarda ise mezopotamya uygarlıkları, Hititler, Mısırlılar, Yunan ve Romalılar gibi bir çok uygarlıkta kehanet dinin içerisindeydi. Hatta kehanetten sorumlu tanrılar bile vardı. Örneğin Apollon. Herşeyi gören kudretli tanrının görüş alanına dopaal olarak gelecek de girerdi.
Bir diğer fark da kehanetin sadece kişisel bir merakla sınırlı kalmaması idi. Evet, eski dünyada da insanlar kendi geleceklerine ilişkin soruların yanıtlarını ararlardı ama kehanet aynı zamanda halkın iyiliği için krallar ya da yöneticiler tarafından başvurulan bir müessese idi.
Ayrıca kehanet sadece geleceği bilmek, görmek anlamına da gelmiyordu. Aynı zamanda işlenen suçlar ya da bunların nasıl telafi edilmesi gerektiğine dair tanrıların beklentileri de bu yolla öğreniliyordu.
Yani aslında kehanet geleceği görmek değil tanrıların iradesini öğrenmenin yollarından biri idi.
Burada bir parantez açarak bu yazıda değinmeyeceğim, ayrıca detaylı bir ilgiyi hakkeden Osmanlı'da kehanet ve falcılık meselesine dair bir kaç şey söylemek isterim. Osmanlı'da fal ve falcılık halk tabakasında zaten yaygın olmakla birlikte asıl ilginci devletin en üst kademelerinde de özel bir ilgi ve himaye görüyordu. "Müneccimbaşı" diye hiyerarşide üst sıralarda yeri olan bir mevki bile ihdas edilmişti bu işler için. Müneccimbaşı resmi görev yapan müneccimlerin ve muvakkıtların başı idi. Muvakkıtlar "vaktin erbapları". Yani örneğin namaz vakitlerinin belirlenmesi, dini günlerin ne zamana denk geldiğinin hesaplanması gibi işlere bakıyorlar.
Doğrusu Osmanlı'nın İslamı, açıkça yasakladığı ama her zaman da bir miktar göz yumduğu bu falcılık meselesi ile nasıl uzlaştırdığı ilgi çekici bir konu.
 |
Müneccimbaşı, müneccimler ve muvakkıtların
hesaplamalarında kullandıkları alet olan "sekstant". Kaynak: web6 |
Müneccimler ile muvakkıtların ortak çalışmasına güzel bir pratik hatırlıyorum, onu aktarayım: