25 Temmuz 2019 Perşembe

Damnatio Memoriae

Latince bir deyim olan “damnatio memoriae” hatırasını lanetlemek anlamına geliyor. Bugün bir çok dilin kökeni Latince'ye dayandığı için deyimi oluşturan sözcükler tanıdık. “Damn” ve “memory” hala kullanılan sözcükler. Zaten biraz da bu nedenle ve biraz da abartarak, latinceden türeyen İtalyanca, Fransızca, İspanyolca gibi diller birer dil değil, Latince'nin şiveleridir diyenler de var. :)

Damnatio memoriae aslında bireysel ölçekte kullanılan bir deyim değil. Antik dünyada rastlanılan pratiği halkın nefret ettiği, çok çektirmiş, zalim ya da bazen genel kabul ve geleneklerde radikal değişiklikler yapmaya çalışan yöneticilerin öldükten sonra sanki hiç yaşamamışlar gibi her türlü dünyevi izlerinin silinmesi. Yani onlardan hatıra kalan, onları hatırlatan her şeyin lanetlenip yok edilmesi.

Bu bir nevi cezalandırma yani. İnsanın belki de içgüdüsel olarak sonsuza kadar var olma arzusunun tam tersi ile tehdit edilmesi. Ölür ölmez hiç yaşamamışcasına izlerini yok etme.


Deyim Latince olsa da bunun bilinen en erken uygulaması Mısır Firavunu Akhenaton’a (Akhenaten de denir) yapılan muamele. 18. sülaleye ait olan ve MÖ 1353-1336 yılları arası hüküm süren Firavun Akhenaton Antik Mısır'ın bir çok tanrıdan oluşan dinini radikal bir müdahale ile tek tanrılı bir dine dönüştürmeye çalışmıştı.

Tahta IV. Amenhotep olarak geçen 5 yıl sonra ise ismini Akhenaton olarak değiştiren firavunun yeni isminin anlamının da gösterdiği gibi (Akhenaton=Aton İçin Başaran / Aton’un Hizmetkarı) Tanrı Aton haricindeki tüm kültleri ortadan kaldırmış ve herkesi tek tanrıya tapınmaya zorlamıştı. Bu dünya tarihinde bilinen ilk tek tanrılı dindir.

Eh, bugünkü duruma baktığımızda Akhenaton’un oldukça uzak görüşlü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hatta derinlemesine bakıldığında tek Tanrı Aton’u simgeleyen güneş ve güneş diski çok sonra milattan hemen önce Roma’da güneş tanrı Helios olarak ortaya çıkan tek tanrılı kültle benzerlik gösterir. Hatta Hristiyanlığın bu eğilimden etkilenerek ortaya çıktığına dair iddialar da vardır. Hatta Sigmund Freud 1939 tarihli “Musa ve Tektanrıcılık” adlı kitabında Yahudiliğin kaynağı olarak Musa’nın aslında Akhenaton’dan sonra tek tanrılı dini diriltmeye çalışan bir Mısırlı olduğunu bu nedenle Mısır’dan sürüldüğünü iddia eder. Aslında böyle bakınca damnatio memoriaeye uğrayan yani hatırasının yeryüzünden silinmesine karar verilen bir kişinin aslında dünya tarihinde ne kadar büyük etkisi olduğunu, neredeyse herşeyde onun hatırası olduğunu söylemek de mümkün.

Off çok acayip.

Akhenaton reformlarını sadece dinle sınırlı tutmaz, ülkenin başkentini Thebes’den Amarna’ya taşımasından da anlaşılacağı gibi bazı siyasi reformlara kalkışır.

Tahtta geçirdiği kalan 12 yılını reformlarını benimsetme mücadelesine adasa da başarılı olduğu söylenemez. Çünkü sonradan “kafir firavun” olarak anılır ve ölümünün ardından Mısır’da tekrar çok tanrılı din hakim olur. Akhenaton ise lanetlenerek tüm yazıtlardan isimleri, heykel ve rölyeflerden suretleri kazındı, kaldırıldı. Mısırlılar bu işleme ne dediler bilmiyorum ama bunun yüzlerce yıl sonra Roma’daki ismi damnatio memoriae idi.

Oğlu doğduğunda ismi Tutankhaten olarak konulmuştu ama babasının ardından tahta geçince adı Tutankhamon olarak değiştirildi. Başkent tekrar eski yerine taşındı ve tüm tanrılara ait kültler serbest bırakıldı. Özellikle Tutankhamon’dan sonra tahta çıkan Ay ve Horemheb Akhenaton un tüm suretlerini kendisinin inşa ettiği yapılardan kazıdılar, ismini tüm kayıtlardan çıkardılar. Bu nedenle Akhenaton diye bir firavun 19. yüzyılda Amarna kenti bulununcaya kadar bilinmiyordu. Ama ne kadar yok etmeye çalışsalar da bugün Akhenaton Mısır’ın en bilinen firavunlarından biridir ve yukarıda da söylediğim gibi hatırası sandığımızdan çok daha derinlere işlemiştir.


Akhenaton karısı Nefertiti ile birlikte gösteren ünlü stel. Güneş Tanrı Aten'in ışınları onlara merhametle uzanıyor.
Kaynak: web1
Deyim latince olmakla birlikte, Roma’dan önce, Helenistik dünyada da -tabi öyle adlandırılmadan- damnatio memoriae’ye uğrayanlar vardır. Örneğin Ephesoslu yöneticiler, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı söylentiye göre “adının tarihe geçmesi amacıyla” yakan Herostratus’un adının bir daha anılmasını yasaklamıştı. Ancak yine de günümüzde tapınağın tarihinde isminin hep anıldığı bir karakterdir. Yani istediğine ulaşmıştır Herostratus ama tabi çok da iyi anılmaz.

Roma’daysa damnatio memoriae sıklıkla rastlanan, senatonun kararı ile uygulanan bir ceza idi. Senato bir imparatorun veya farklı mevkideki bir devlet adamının vatan haini ya da devlet düşmanı olduğuna kanaat getirirse o kişinin hiç yaşamamışçasına tarihten silinmesine karar verebilirdi. Gerçi genelde imparatorların damnatio memoriae’si söz konusu edilir. Hep onlar bu cezaya çarptırıldığı için mi yoksa onlarınki bugünlere kadar kaldığı için mi bilmiyorum.

Damnatio memoriae uygulanmış yazıtlara örnekler (Kaynak: web7-web8):


Bilindiği gibi Roma İmparatorluğu mütevazı boyutlarda bir krallık olarak kurulmuştu. Ancak sonrasında cumhuriyet yönetimi benimsenmiş, iktidar meclisler arasında bölüştürülmüş ve bu meclislerin kararlarını uygulamak üzerine her yıl görevliler yani konsüllerin atandığı bir sistem kurulmuştu. Bir çok gelişmenin sonucunda MÖ. 1. yüzyılda rejim değişmiş, iktidarın büyük oranda tek kişinin elinde toplandığı imparatorluğa geçilmişti. Bu tarihten sonra imparatorluğun son derece çalkantılı bir hayatı olmuş, ilk imparator Augustus veya Trajanus gibi bazen başa geçen iyi, donanımlı ve sevilen imparatorlar döneminde olumlu gelişmeler yaşanırken, yetersiz, kişilik bozuklukları olan ya da düpedüz deli imparatorlar bir şekilde iktidarı ele geçirdiklerinde ise işler çoğu zaman çığırından çıkmıştı. İşte bu sorunlu imparatorlardan bazılarından o kadar nefret edilmişti ki ölümlerinin ardından senatodan bu imparatorlar için damnatio memoriae kararı çıkartılmıştı. Ama bunun her zaman böyle işlediğini söylemek de doğru olmaz. Bazen bir imparator sadece siyasi nedenlerle kendinden önce gelen imparator için de damnatio memoriae kararı çıkartabiliyordu.

Roma Senatosu böyle görünüyordu. Ressam: Cesare Maccari. Kaynak: web2 

İlk damnatio memoriae kararı çok çok sorunlu bir arkadaş olan İmparator Caligula olarak bilinen Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus (MÖ 12-41) için, kendi muhafızları tarafından öldürüldükten sonra çıkarılmıştı. MS 37-41 yılları arasında 4 yıl iktidarda kalan Caligula ahlaksızlıkları, zulümleri, savurganlığı ve diğer tuhaflıklarıyla hemen herkesin nefretini kazanmayı başarmıştı. Bununla birlikte kendisinden sonra tahta çıkan amcası Claudius (İmparatoru Tiberius Claudius Caesar Augustus Germanicus (MÖ 10-54)) bu cezanın uygulanmasını engellemişti. Eh, akraba sonuçta. 

En arıza imparatorlardan Caligula. Hatta bazıları abartıp gelmiş geçmiş en kötü insan bile der ama yok ya, o kadar da değildir. En azından Top 10'a girer diyelim ama. Kaynak: web3
Yine aynı hanedandan Claudius’un bir başka sorunlu yeğeni Nero Claudius Caesar Drusus Germanicus (M.S. 54-68) da sorunlu bir arkadaştı. Roma’yı yaktı yakmadı tartışmaları bir yana (muhtemelen o yakmadı ama söndürmek için çok hevesli olduğu da söylenemez) bu arkadaş da tarihe yerini cinsel sorunları, zulümler ve dengesiz davranışları ile geçti. Kendisi de Caligula gibi Roma’nın en nefret edilen imparatorlarından birisi idi. 

Nero öldükten sonra devlet düşmanı ilan edilmekle birlikte hakkında damnatio memoriae hükmü verilip verilmediği kesin belli değildir ama ardından görkemli bir cenaze töreni yapılması bu olasılığı azaltır.

Bir başka sorunlu imparator Nero. Kaynak: web4
Bir diğer damnatio memoriae hükmü verilen imparator da Domitian’dır. Flavius Hanedanı’na mensup, tam adı Titus Flavius Domitianus (M.S. 51-96) olan bu arkadaşın da uçkuru ile olan sorunları tarih kitaplarına geçmiştir. Ekonomiden de anlamayan Domitian halkın ağır vergiler altında ezilmesine neden olunca artık yeter denip bıçaklanarak öldürülmüştür. Yerine senato tarafından Marcus Cocceisus Nerva (30-98) getirilirken kendisi için de damnatio memoriae hükmü verilmişti. Dolayısıyla adının tüm kamu kayıtlarından silinmesine karar verilmiş, Domitian’a ait pek çok heykel ya da resmin başı halefi Nerva’nınki ile değiştirilmiştir.

İmparator Domitian. Kaynak: web5
Bir diğer sıkıntılı arkadaş da, Commodus olarak bilinen İmparator Marcus Aurelius Commodus Antoninus (161-192) idi. Bir çok dengesiz davranışının yanısıra Commodus arenaya inerek gladyatörlerle dövüşmek gibi aslında imparatorlar için son derece aşağılayıcı bir hobiye de sahipti. Tam olarak örtüşmese de ünlü Gladyatör filmindeki kötü karakter Commodus esas alınarak kurgulanmıştır. Ama altını çizelim tekrar, gerçek Commodus devri ile Gladyatör filmindeki kurgu birebir örtüşmez. Filmdeki esas oğlan, Russel Crowe'un canlandırdığı Maximus karakterinin tarihte ise yeri yoktur.Yani sanırım bir kaç tane çok sevilen, imparator olması beklenen ama şüpheli cinayetlere giden (örneğin Caligula'nın babası Germanicus) komutanlar vardır ama Maximus'un hayatı ve ölümü pek onlarınkine benzemez.

Commodus o kadar çoğrından çıkmıştı ki, ay isimlerini kendine göre değiştiriyor hatta başkent Roma’nın ismini bile “Commodus Kolonisi” anlamında Colomia Commodiana olarak değiştiriyordu.

Herakles'in aslan postu kuşanıp odununu eline almış Commodus büstü.
Burdan da zaten bu arkadaşta bazı sıkıntılar olduğu anlaşılıyor. Kaynak: web6

Neyse, bu arkadaş, çoğu beceriksiz imparator gibi ekonomiyi de batırınca aynı zamanda metresi de olan kuzeni tarafından gönderilen güreşçi Narcissus tarafından kendi hamamında boğularak öldürülmüştür. Ne görkemli bir son...

Ölümü üzerine senato Commodus’a damnatio memoriae uyguladı ve Commodus’un hayattayken yaptığı değişiklikler geri alındı. Başta da başkentin ismi tekrar Roma olarak değiştirildi.

Tabi bazen iş tersine de dönebiliyor. Örneğin 193’den 211’e kadar Roma İmparatoru olan Septimius Severus 195’de Marcus Aurelius ailesi ile bağları olduğunu ispatlamak için Commodus’a itibarını iade edip, senato tarafından tanrı olarak kutsanmasını sağlamıştı. Yani bu da herhalde “hatırasını tekrar onurlandırmak” gibi bir şey.

Bir diğer damnatio memoriae’ye uğrayan Romalı Geta idi. Septimius Geta (189-211) Septimius Severius ve kardeşi Caracalla ile Romanın üçlü yönetiminde yer almış bir isimdi. Severius 211’de ölünce Geta kardeşi Caracalla ile ortak hükümdarlıklarını ilan etmişlerdi. Bir süre sonra girdikleri iktidar mücadelesinden galip çıkan Caracalla, kardeşi Geta’yı öldürtüp ona damnatio memoriae uyguladı. 

Bütün bir heykeli çok nadir bulunan İmparator Caracalla'nın bu heykeli Antalya Arkeoloji Müzesi'nde.
Roma'dan sonra damnatio memoriae uygulamalarına çok sık rastlanılmaz. Bir örnek olarak 55. Venedik Dükü Marino Faliero, başarısız bir askeri darbeden dolayı damnatio memoriae ile cezalandırılmıştır (web7).

Ya da bazı iktidarların kendinden önce gelenlere uyguladığı politikalar damnatio memoriae'nin güncellenmiş halleri olarak yorumlanabilir. 

Tabi iletişim olanakları arttıkça kişilerin izlerini silmek gittikçe daha güçleştiği de bir gerçek. Hatta izinin silinmeye çalışılan insanın bir süre sonra tarihte çok daha fazla görünür olması da hiç uzak bir olasılık değil.

Damnatio memoriae'yi hatırlatan şu filme de değinmeden geçmemek gerekir: :)

Eternal Sunshine of the Spotless Mind

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder