24 Temmuz 2018 Salı

Mimar Sinan'ın Çizmediği Mimar Sinan Çizimi

Mimarlık Tarihi derslerinde konu Mimar Sinan’a geldiğinde, dersin uzunca bir kısmını öğrencilere Mimar Sinan hakkında bildikleri, gördükleri, okudukları şeylerin en az %90’ının doğru olmadığını anlatmaya ayırırım. 

Internette gezinen bilgilerin ne kadar gerçek dışı olduğunu, Mimar Sinan’ın kimseye mektup yazıp bir yere saklamadığını, nargile içmediğini (onun döneminde icat edilmediği için istese de içemeyeceğini), Mihrimah Sultan’la kırıştırdıklarına dair bir bilgi olmadığını, ona maledilen her binayı bizzat başından sonuna kadar onun yapmasının mümkün olamayacağını vs... anlatmak uzun zaman alır. 

Ancak bunlardan sonra onun ne kadar iyi bir mimar olduğunu anlatabilirim. 

Bu nedenle internette sürekli karşıma çıkan Mimar Sinan hakkındaki yalan yanlış bilgiler benim işimi her gün daha da zorlaştırır. Onun için sinir olurum. 

Eskiden bunlara rastladığımda yorum kısmına bunların yanlış olduğunu yazardım huysuz bir öğretmen edasıyla, artık boşverdim. Ama son zamanlarda sosyal medyada Mimar Sinan’ın çizdiği ve Bosna’daki Mostar Köprüsü’ne ait olduğu iddia edilen cephe çizimini görünce yine sinir oldum. 

Belgenin kaynağı, nereden alındığını bulamadım, bilen varsa, haber verirse çok mutlu olurum. Görselin bir makaleden ya da benzeri bir çalışmadan alınma olasılığı da var, çünkü Osmanlıca yazılar teker teker numaralandırılmış. Herhalde söz konusu çalışmada çevirileri de yer alıyordu. Umarım bu çalışmayı buluruz bir yerlerde...

Görselin ilgimi çekmesinin nedeni, bugün Mimar Sinan’a atfedebileceğimiz bilinen sadece 1 çizimin olması idi. O da Kırkçeşme su dağıtım sistemi ile ilgili bir çizim (Necipoğlu, 2013). Eğer bu çizim gerçekten de Sinan’a aitse çok önemli bir keşif demekti. 

Erken ve klasik dönem Osmanlı mimarlarının çizimden ziyade maket yaptıkları, kağıda yapılan az sayıdaki çizimin yanısıra inşa alanında yere çizimler yapıldığı ve şimdikine göre çok daha fazla kararın inşa esnasında alındığı biliniyor. Ama Necipoğlu, Mimar Sinan’ın başkentten uzaktaki inşaatlarla iletişimi çizimler üzerinden yapmış olabileceğini de aktarıyor. 

Çeviriye ve yorumlara geçmeden önce Mostar Köprüsü'nü bir tanıyalım. Aşağıdaki tanıtımı büyük oranda web1 kaynağından aldım. Bu kaynak Halide Sert isimli bir mimarın “Mostar Köprüsü/Bosna Hersek” isimli bir makalesi. Ancak makalenin nerede yayınlandığı internet sitesinden anlaşılamıyor ne yazık ki ve görseller de yok. Ama yine de oldukça kapsamlı ve yararlı bir makale. Bir kısmını aktarıyorum:

Mostar Kenti’ne ismini veren Mostar Köprüsü’nün –daha önce aynı yerde bulunan ahşap asma köprünün yerine– taş kemerli olarak Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından yapıldığı, Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanından anlaşılmaktadır: 

“Mimarbaşıya hüküm ki, Hersek Beyi Hüseyin dame izzahu sudde-i saadetime mektup gönderüp Makarska iskelesinde bina olunmak ferman olunan kale binasuyçün mimar lazım olup ve bundan akdem Mostar Köprüsünü Bina Eden Hayredin içün bina ilminde maharetli olup kale-i mezbure binasıyçün mimar tayin eyleyüp muaccelen gönderesin ki varıp müşarinüleyh vech ve münasip gördüğü üzre kale binasına mübaşeret edüp itmam-ı maslahat eyliye.”, Hersek Beyi Hüseyin Paşa’nın kapu kethüdası Davud’a verildi. Fî 9 Şevval 975 (1567).

Ekim 1557’de inşaasına başlanan ve yakın civarındaki tahkim duvarları ile birlikte 9 yılda tamamlandığı anlaşılan köprünün yapımına Sultan Süleyman’ın damadı Rüstem Paşa’nın kardeşi Hacı Mehmet Karagöz Bey’in kontrollüğü altında devam edilmiştir. 

Köprünün yapımı (1566/H. 974) ile, kulenin yapımına (1676/H.1087) ve onarımına (1737/H. 1150) ait kitabeler Neretva Nehri’nin sol kıyısındaki Tara (Hersuguşa) adıyla anılan ve 1878 işgaline kadar barut deposu olarak kullanılan kule tarafındaki köprü ayağında bulunmaktadır. 
Bunun yanısıra, köprünün yine Tara kulesi tarafından girişte bulunmakta olan Sultan Selim Mescidi’nin minaresinin hiçbir zaman olmadığı, ezanın ise köprünün üzerinden okunduğu çeşitli kaynaklarda dile getirilmektedir. 

Balkanları Adriyatik kıyılarına bağlayan yol güzergahı üzerinde bulunan Mostar Köprüsü aynı zamanda da önemli bir kontrol noktasıydı. Bu nedenle, köprünün giriş çıkışında bulunan büyük demir kapılar gece belli bir saatten sonra kapatılmaktaydı. Ancak, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna’yı işgalinden sonra bu kapılar sökülerek, müzede sergilenmek üzere Avusturya’ya götürülmüştür. 

Boşnakçada “Most”; “köprü”, ‘Stari Most’; “eski köprü”, ‘Mostar’ ise “köprü tutan” anlamına gelmektedir. 

Mostar Köprüsü’nü XX. yüzyılda gören ve köprüyü “Taştan dondurulmuş bir hilal.” diye niteleyen bazı Avrupa’lı seyyahlar gibi, XIV. yüzyılda yaşamış ve farklı şehirlerde kadılık yapmış ünlü tezkire yazarlarından Âşık Çelebi köprüyü, “Kudret Kemeri”olarak adlandırmış, XVII. yüzyılın ünlü seyyahlarından Evliya Çelebi ise, “Kavs-i Kuzah (Gökkuşağı)” diyerek başladığı dörtlüğünde, köprünün güzelliğini, görkemini vurgulayarak yapım tarihini M.1566 (H.974) olarak vermiştir:

"Kavsi kuzahın aynı bu köprü bina oldu. 
Var mı cihan içre menendi hey Allahım… 
İbretle bakıp dedi tarihini bir arif, 
El geçti köprüden biz de geçeriz Şahım.” 

Neretva Nehri’nin geçiş sağlanabilecek en dar yerine kurulmuş olan köprünün taşıyıcı kemeri; her iki taraftan sağlam kayalar üzerine mesnetlenmiş, yaklaşık 7.00 m yüksekliğindeki taş kürsülere oturmaktadır. Kemerin 3.95 m olan genişliği, pahlı olarak yapılan alt ve üst kornişlerin birbirilerinin üstüne çıkıntılı olarak yerleştirilmesi neticesinde köprü üstünde dıştan dışa 4.30 m olmaktadır. 
Kemer açıklığı, mansap tarafında 28.62 m, memba tarafında 28.71 m olup, kilit taşından itibaren üzengi taşına olan mesafe 12.05 m’dir. 80 cm yüksekliğinde, 111 taş sırasının yan yana dizilmesiyle oluşturulan kemer yayının, enine olan her bir sırasında 2 ile 5 (genelde 3 ve 4) arasında taş blokları bulunmaktadır. 456 adet taş bloğundan oluşan kemerin her iki yakadaki üzengi taşları arasında 12 cm kot farkı bulunmaktadır. Deniz seviyesine göre kilit taşı alt kotu 58.77 olan köprü, 1860 senesinde en yüksek su seviyesi olan 53.20 kotuna yükselen Neretva nehri üzerinden geçişi emniyetli bir şekilde sağlamayı başarmıştır. 

Taş Köprü kanat ve destek duvarları hariç, 6 ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar kemer, alt korniş, tempan (kılıf) duvarları, üst korniş, korkuluklar ve döşemedir. Köprü gövdesinin giriş ve çıkışlarında, kuzey ve güney tempan duvarları arasında bırakılan boşluklar, kemer vasıtasıyla ayaklara aktarılan yükü büyük ölçüde azaltmaktadır. Köprü gövd.esinin içinde 2.85 m, kemer ortasına doğru 85 cm yüksekliğinde ve her iki tarafta da ikişer adet olmak üzere 80 cm genişliğindeki ve 7.00 m uzunluğundaki boşlukların üzeri, 25 cm kalınlıktaki kreçnyak taşlarıyla kapatılmış olup, döşeme ile arasında su izolasyonunu sağlayan ve yöresel adıyla “terra rossa” denilen ufak çakıl taşlarıyla karıştırılmış boksit içerikli kırmızı toprak tabakası bulunmaktadır.

Atların ve insanların yaklaşık % 20 eğime sahip olan köprüye, rahat çıkıp inebilmeleri için döşeme taşlarının aralarına belirli mesafelerde ve döşeme taşlarından daha yüksek olmak üzere bordür taşları konmuştur. Yaklaşık 95 cm yüksekliğindeki korkuluk taşlarının üzerine ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde güvenlik nedeniyle demir korkuluklar ilave edilmiştir. Köprü kenar ayakları (taş kürsü) sağlam konglomera kaya üzerine oturtulmuştur. Taş köprünün yapımında tenelija adı verilen yöreye has hafif fakat yeterince güçlü bir oolitik kireçtaşı, beden duvarlarının inşasında breça denilen ve nehir kıyısı boyunca bol miktarda bulunan bir çeşit yuvarlak çakıllı konglemera, köprü döşemesi üzerinde ise kreçnyak denilen ve âdeta mermer sertliğinde olan kireç taşı kullanılmıştır. Taş blokları arasındaki bağlantılar horasan harcı, kurşunlu kenet ve zıvanalar ile sağlanmıştır

Mostar Köprüsü 1992 yılında başlayan Yugoslavya iç savaşı sırasında, 9 Kasım 1993 tarihinde, Hırvat Topçu Milisleri tarafından aralıksız üç gün süren top ateşi sonucu, 54 top atışıyla yıkılmıştır. Yaşanan birçok acıdan ve geride bıraktığı büyük tahribattan sonra, Nisan 1992’de başlayan savaş; nihayet 1995 yılında Dayton Antlaşması ile sona erdirilmiştir" (web1). 

Yazıda köprünün restorasyonu ile ilgili bilgiler de var, merak eden makaleye web1 adresinden ulaşabilir.

Mostar Köprüsü hakkında Gülru Necipoğlu da şu bilgileri veriyor:

“1557 tarihli bir ferman, köprünün "Hersek Sancakbeyi Hadım Haydar Paşa'nın emriyle, Karagöz Bey'in nezaretinde" inşa edilmekte olduğunu gösterir. Hersek kökenli bir akağa olan Haydar Paşa, 1553'te vezâretten azledildikten sonra, 1560'ların başın daki ölümüne değin, memleketi olan Hersek'te sancakbeyliği yapmiştı.

1556' da Osmanlılara tâbi Dubrovnik beylerine hitaben yazılmış bir hüküm, Hersek sancağındaki Mostar kazasında bir köprü inşa edilmesi için Mostar kadısına ve "nazır Mehmede" ferman yollandığını haber verir. 

Karagöz Mehmed Bey, Mostar'da kendi camisini hemen hemen aynı dönemde 1557-58'de inşa ettirdi. Köprüyü hassa mimarı Hayrüddin'in yaptıği bilindiğine göre, camiyi de aynı mimarın, belki de Sinan'in çizdiği bir plan doğrultusunda bina ettiğini düşünüyorum. 

Mehmed Aşık'in 1590'larda yazdığı Menázurü'l-Avâlim'de zikredilen bir habere göre, Hersek'teki Mostar kasabasının içinden akan ve sık sık taşan Neretva nehri üzerindeki tehlikeli ahşap köprünün yerine kemerli bir taş köprü yapılmasını o diyarın "ayanından" bazısı Sultan Süleyman'dan rica etmişti. Bunun üzerine padişa tarafından "Koca Mi'marbaşı" oraya gönderilip, o yeri gördüğünde nehrin üzerine tek kemerli köprü yapmak imkânsızdır deyince, projeden vazgeçilmişti. Sonra yerel bir mühendis bir gözlü köprü yapmaya müteahhit olunca, masrafı padişah hazinesinden karşılanarak, dünya acaibi bir eser yaratılmıştı.

Mimarbaşı Sinan'ın köprü projesi için Mostar'a gittiğine dair bir kanıt bulunamamıştır, fakat söz konusu "yerel" üstadın Mimar Hayrüddin olduğu tespit edilmiştir. Aynı mimara, köprü tamamlandığında, Hersek Sancakbeyinin isteği üzerine 1568'de Adriyatik kıyısındaki Makarska kalesini inşa etmesi buyurulmuştur. 

Her iki mirî yapının mimari olarak, Hayrüddin'in Istanbul'daki mimarbaşı Sinan'la hem bizzat hem de uzaktan temas halinde bulunması gerekir. Eyaletlerdeki miri inşaatların, İstanbul'la yollanan çizimler ve yazılı raporlar aracılığıyla müzakere edilmesi Bölüm 5'te ele alındı. Bu da, Mostar'daki köprü ve caminin tasarımına (onay düzeyinde kalsa bile) mimarbaşının uzaktan bir katkıda bulunmasıni mümkün kılmış olabilir (Necipoğlu, 2013). 

Evet, bu bilgilerin ardından sosyal medyada "Mimar Sinan'ın çizimi" olarak gezinen görsele ve üzerindekilerin çevirisine dönelim. Görüldüğü gibi çizimin üstünde Mimar Sinan döneminde yani 16. yüzyılda yazılmış olması mümkün olmayan bir sürü yazı bulunmakta.
1- Mostar kasabası içinde Neretva suyu üzerine inşa olunmuş köprünün resimleridir
2- Köprünün temeli üzerine tahrir olunmuş (yazılmış) iki adet tarih taşları
3a- Köprü bina sene 974 (1566/1567) 3b- Kule bina sene 1087 (1676/1677)
3c- İşbu tarih, Neretva Nehrinin sol tarafındaki köprünün ayağı üzerinde suya yakın bir yerde olduğundan burada bulunan kulenin tarihi olması lazım gelir
4- Sene 1150 (1737/1738). İşbu tarihten bir şey çıkarılamayıp aynen yazılmıştır
5- Yukarıdan aşağıya dikey olarak resmi
5a- 18 zira (yaklaşık 12,5 m) 5b- 38,5 zira (yaklaşık 27 m)
5c- 5,5 zira (yaklaşık 3,9 m) 5d- 3,5 zira(yaklaşık 2,5 m)
5e- 18 + 05,5 + 03,5 = 278 Ağustos sene 1180 (1766/1767) tarihinde kemerden suyun yüzeyine kadar olan yükseklik yirmi yedi ziradır

4 numaralı notta, 1150 tarihli kitabeye belgenin sahipleri "işbu tarihten bir şey çıkarılamayıp aynen yazılmıştır" diyor. Yukarıdaki alıntıdan ise bu tarihin tamir kitabesine ait olduğu anlaşılıyor. Demek ki bu belgeyi hazırlayanlar kitabenin tamir kitabesine ait olduğunu belirleyememişler.

İki olasılık üzerinde durulabilir.

Birincisi, belgede yazılı olan en geç tarih 1766/7 olduğuna göre belgenin en erken bu tarihte üretilmiş olması kabul edilebilir. Bu durumda zaten Mimar Sinan'la ilişkisi kendisinin köprünün müellifi olmasından (Hatta Mimar Hayreddin'i müellif kabul etmek daha doğru olur) öteye gidemez. Yani bu çizimde her hangi bir dahli olduğu söylenemez.

İkinci seçenek olarak da, çizimin köprü kısmının 16. yüzyılda yapılan bir çizimden kopyalandığı, yazıların ve iki taraftaki kulelerin sonradan eklendiği düşünülebilir. Osmanlı'nın belge çoğaltıp şerhler düşme, değişiklikleri ekleme gibi bir geleneği olduğu kabul edilebilirse de bu olasılık bana pek güçlü gelmiyor. Çünkü sonradan eklendikleri bilinen kuleler çizime hiç de sonradan eklenmiş gibi görünmüyor. 

Dolayısıyla çok büyük olasılıkla bu çizim ve belge 18. yüzyılın 2. yarısına ait. 

Bu konudaki en önemli ipuçlarından biri de belgenin nerede bulunduğu olacaktır. Tabii bu da belgenin hangi makalede, çalışmada kullanıldığını bulabilirsek ve umarım o çalışma da iyi bir kaynak gösteriminde bulunulmuşsa mümkün olabilecektir.


KAYNAKLAR:

web1 : http://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/SERT-Halide-MOSTAR-K%C3%96PR%C3%9CS%C3%9C-BOSNA-HERSEK.pdf

Gülru Necipoğlu, Sinan Çağı, 2013, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

1 yorum: