31 Ekim 2022 Pazartesi

Vefasız Theseus

Bu yazıda antik Yunan mitolojisinin önemli aktörlerinden bir olan Theseus’u konuşacağız. Mitolojideki tanrılar ve tanrısal varlıklardan sonra gelen kahramanlar sınıfına mensup olan Theseus başından geçenlerle bir çok sanat eserine konu olmuş (bunlara değineceğiz), kıssadan hisse tadında mesajlarla dolu (bunlara da değineceğiz) maceralar yaşamış ve mitlerin onların yaratıldığı, anlatıldığı dünya ile ilişkisine dair önemli ipuçları taşımıştır günümüze. Asıl konumuz da bu zaten, yoksa mitin envai çeşidini internetten bulabilirsiniz.

Yine de adet yerini bulsun, Theseus'un Minotauros mitini hızlıca bir aktaralım...

Antik Yunan mitleri aslında neredeyse hepsi birbirine bağlı devasa bir külliyatın parçalarıdır. Yani bir mite başlamak her zaman zordur. Bu zorluk aslında mitlerin bir başlangıç noktası olmamasından ileri gelir. Mutlaka o başlangıç durumunu oluşturan başka olaylar da olmuştur ve onlar da başka mitlerle bağlantılıdırlar. Yani her seferinde eksik bırakmamak için en baştan başlamak gerekir ama bu da çok uzatır hikayeyi. Ayrıca mit ilerlerken de dallanır budaklanır, her zaman ana yoldan çıkıp başka yollara, başka mitlere kayılabilir... Neyse biz kestirmeden en kısa yoldan özetlemeye çalışalım.

Theseus bir kralın oğlu. E herhalde... Yoldan geçen düz bir adam olmayacak ya. Gerçi bu durum, mitlerin sınıfsal yapısına dair de bir şeyler söylüyor. Marksist bir bakış açısıyla “Yoldaşlar! Neden bu kahramanların hepsi ya bir tanrı(ça)nın ya da kralın oğlu oluyor? Antik dünyanın emekçileri.... Birleşin!” diye bir serzenişte bulunmak da bence gayet anlamlı. Gerçekten de Yunan mitolojisinde -muhtemelen diğer mitolojilerde de- sıradan insanlara çok nadiren, o da figüran olarak rastlanır. İster tanrılar aleminde isterse de insanlar arasında geçsin başrolde her zaman aristokratlar yani en üst sınıftakiler vardır. Gerçi bu edebiyat tarihinin önemli bir kısmında tüm eserler için geçerli bir şey. Sıradan insanın hikayesi için ancak 20. yüzyılı beklemek gerekiyor. Pek emin değilim ama  James Joyce’un Ulysses’i bu konuda en erken örneklerden biri olabilir. Bu ilk örneğin kurgusunu ve adını Odysseia’dan alması bu bağlamda ilginç bir ironi de değil mi aynı zamanda... Neyse bu tartışmayı edebiyat tarihçilerine bırakıp konumuza dönelim.