26 Temmuz 2021 Pazartesi

Antik Dünyada Spor ve Olimpiyatlar

Hazır Covid-19 nedeniyle ertelenen 2020 Olimpiyatları 1 sene rötarla da olsa başlamışken olimpiyatların mitolojik ve tarihsel hikayesine değinelim bugün.

Günümüzde -normalde- 4 yılda bir düzenlenen ve tüm dünyayı kapsayan olimpiyat oyunlarının kökeni bilindiği gibi antik Yunan'a dayanır. Ancak bu bilgi çoğu zaman olimpiyatların antik dönemden beri yapılageldiği sanısına yol açar ki bu doğru değil. Aslında antik oyunlarla günümüzdekiler arasında bir çok fark da var ama detaylara girmeden önce olimpiyatların ortaya çıkış anlatılarına değinelim. 

Koşucular... (Kaynak: web1)

Mitolojik anlatıları aktaran bazı kaynaklar oyunların kökenini Pelops için yapılan şenliklere dayandırırken bazıları ise oyunları ünlü Herakles'in başlattığını söyler. Herakles hakkında detaylı bilgi için blogtaki onunla ilgili yazıya göz atabilirsiniz. 

Oyunların başlamasına dair mitolojiyi işin içine karıştırmayan anlatım ise şöyle:
"M.Ö. 8. yüzyılda, her biri ayrı ırka mensup ve ayrı yönetimlere sahip 20 Yunan kent devletinin birbirleriyle savaşmaları engellemek isteyen Elis Kralı İphitos, “tanrıların çok sevdiği dinsel kökenli oyunların” yeniden düzenlenmesini istemiş ve bu dönemde ateşkes ilan edilmiştir. Anlaşma metni bir disk üzerine “Olimpiya kutsal bir bölgedir. Buraya silahlı olarak girmeye teşebbüs eden tanrıya karşı günahların en büyüğünü işlemekle damgalanacaktır. Böyle bir fena davranışın öcünü, gücü yettiği halde almayan da Allahsız sayılacaktır.” şeklinde yazılmıştır" (Tekin ve Tekin 2014). 

"Allahsız" mı... :)) Zeussuz diyelim ona.

Alıntıda da görüldüğü gibi antik dünyadaki olimpiyatlar aslında DİNİ BİR FESTİVALDİ. Bunu hayal etmek biraz zor olabilir ama bugün neredeyse hiç ilişkisi kalmayan spor ve din antik dünyada çok çok yakından ilişkiliydi. Hatta spor müsabakaları özellikle erken yani arkaik dönemde cenaze törenlerinin bir parçası olarak da düzenleniyordu.  

Konudan biraz uzaklaşıp bu cenaze "oyunlarının" en ünlüsüne değinerek geçelim. Homeros İlyada'da, Troya Savaşı'nın en önemli kahramanlarından Akhilleus'un en yakın dostu Patroklos'un ölümü üzerine cenaze töreninin bir kısmı olarak cenaze oyunları düzenlediğini aktarır. Bu oyunlar, güreş, dövüş, araba ve yaya yarışları, disk, ok ve cirit atmadır. Yani aslında ilk olimpiyatlar düzenlenmeden önce benzeri organizasyonlar taa Bronz Çağı'ndan beri düzenlenmektedir. Bu arada konuya ilgi duyanların mutlaka İlyada'nın 23. kitabını (ya da bölümünü) okumasını öneririm. Orada Homeros bu oyunları uzun uzadıya ve harika biçim de anlatır. Tarihin ilk spor spikeri diyebiliriz kendisine... 

Dinlenen boksör heykeli. Tarihi belirsiz, kabaca MÖ 330-50 arası (Kaynak: web2).

Acaba başka halklarda durum ne, Mısır, Mezopotamya, Minos ve Anadolu uygarlıklarında güreş, boks, ok-mızrak atma gibi çeşitli savaş antrenmanları benzeri bir çok sporun yapıldığına dair kanıtlar, duvar resimleri vs... var. Muhtemelen bu sporlar da dini ritüellerle yakın bir anlamda çeşitli festivallerde icra ediliyordu. Ancak bunların olimpiyat biçiminde bir organizasyona periyodik olarak yapıldığına dair bir şeye rastlamadım.  

Şimdi tekrar olimpiyatlara dönecek olursak oyunların ilk olarak MÖ 776 yılında başladığı düşünülür. Ancak bu kesin değildir. Çok daha önceleri başladığını iddia edenler de var. 

"Bu oyunlar, önceleri 8 yılda bir sonraları 4 yılda bir yapılmaya başlanmış ve M.Ö. 776-M.S. 393 arasında 12 yüzyıl boyunca 4 yılda bir düzenlenmeye devam edilmiştir. 

M.Ö. 776–728 yılları arasında yapılan ilk 13 olimpiyat bir gün içinde tamamlanmış, 32 m. genişliğinde ve yaklaşık 192 m. uzunluğundaki düz bir pistte yapılan “stade” denilen koşu yarışı şeklinde tek bir etkinlik yer almıştır. M.Ö. 724–712 arasında yapılan oyunlarda, ilginin artması üzerine yeni etkinlikler düşünülmüştür. Ayrıca daha önce düz bir alanda yapılan yarışmalar oval ve tek parkurlu stadium (stadyum) denilen ve günümüzde de tüm dünyadaki benzerlerine adını veren koşu alanlarında yapılmaya başlanmıştır. 

M.Ö. 724’de yapılan 14. Olimpiyatlarda “diaulos” olarak adlandırılan iki turluk (yaklaşık 370 m.) koşu yarışları oyunlara ilave edilmiştir. Tarihçiler, yarışmacıların her birinin kendi dönüş noktaları mı olduğu yoksa ortak bir noktadan dönerek başlangıç noktasına mı ulaştıkları konusunda hem fikir değillerdir. Bir sonraki olimpiyatta 2800 m. ve M.Ö. 720’de yapılan 16. Olimpiyatlarda 4800 m. “dolichos” denilen uzun mesafe yarışlar ilave edilmiştir.

Daha sonraları diğer kent devletlerin de yarışmalara kabul edilmeye başlanmasıyla M.Ö. 708’de yapılan 18. Olimpiyatta özellikle Spartalı’ların tanıttığı güreş yanında pentatlon disk atma, uzun atlama, cirit, koşu, atlama, cirit ve disk atma yarışmaları yapılmaya başlanmıştır. Atlı sporlar M.Ö. 680 yılında oyunlara dâhil olmuş, stadyum dört atlı iki tekerlekli araba yarışı için çok küçük olduğundan bu yarışlar stadyum yanındaki hipodrom (hippodrome) da yapılmıştır. M.Ö. 688’de günümüz Modern Olimpiyatlarının en popüler spor dallarından olan boks devreye girmiştir. M.Ö. 648’de yapılan 33 olimpiyatlarda pankration denilen, güreş ve boksun karışımı olan, çok daha fazla şiddet içeren ve günümüz olimpiyatlarında yer almayan farklı bir dövüş sanatı yer almıştır. 

M.Ö 632’de yapılan olimpiyatlar 7 güne uzatılmıştır. M.Ö. 580 yılında olimpiyatlara ağır zırh ve silahlar kuşanarak iki tur (350-400 m.) koşulan “hoplitodromos” olarak adlandırılan yarış eklenmiştir. M.Ö. 500’e varıldığında olimpiyatlarda 50’den fazla spor dalında karşılaşmalar yer almıştır. 

Başlangıçta bir gün süren ve M.Ö 632’de yedi güne çıkarılan oyunlar, M.Ö. 472’de beş güne indirilmiş, oyunların programında Pausinas’tan aktaran Lee’ye (2001) göre birinci gün yemin töreni, yarışacak çocuk, yetişkin sporcular ile at ve tayların kontrolü (dokimasia), takdimler ve selamlamalar; ikinci gün atlı yarışmalar ve pentatlon yer almıştır. Üçüncü gün, büyük Yunan kahramanı Pelops’a ve tanrıların tanrısı Zeus’a adakların sunumu ve erkek çocukların yarışmaları yapılırken dördüncü gün koşu, boks, güreş, zırhlı koşu yarışı (hoplitodromos) ve pankration yarışlarıyla devam edilmiştir. Son gün olan beşinci günde ise nasıl yapıldığı tam olarak bilinmeyen ödül törenleri, şölen ve ziyafetlere yer verilmiştir." 

Yukarıdaki italik kısımdaki tüm bilgileri farklı kaynaklardan (Tekin ve Tekin 2014) kaynağı derlemiş, ben de oradan aktardım. 

Olimpia'nın havadan görünüşü (Kaynak: web1). Sağ üst köşede stadion. Ön planda -sanırım- gymnasion.

Aslında antik dönemde tek dini-spor organizasyonu "olimpiyatlar" değil. Benzer şekilde başka kentlerin dini festivallerin bir parçası olarak düzenledikleri periodik organizasyonlar da var. Tüm Yunanistan’dan sporcuların katılabildiği bu şenlikler;
     Olimpiya’da düzenlenen Olimpik,
     Delphi yakınında düzenlenen Pythia,
     Nemea yakınında düzenlenen Nemea ve
     Corinth yakınlarında düzenlenen Isthmia oyunlarıdır (Aktaran: Tekin ve Tekin 2014).
Ama nedense en çok Olimpia'dakiler tutuyor... Bu arada vikipedia'da antik olimpiyatların da günümüzdeki gibi farklı kentlerde yapılabildiği yazıyor ama bundan tam emin olamadım. Ben sanki her zaman Olimpia'da yapılıyor diye biliyordum. Bunu biraz daha araştırmak lazım. Bu arada şu notu düşmekte de fayda var; Olimpiya tam manasıyla bir kent değil, kutsal alan.
Olimpia'daki stadionun canlandırılması (Kaynak: web1).

Olimpiyatlar ilk başlarda bugünkü gibi tüm dünyaya hitap eden bir etkinlik değildi. Yarışlara sadece Yunan kent devletlerinden (polislerinden) gelenler katılabiliyordu. Hatta izleyiciler de sadece Yunanlılardı. Gerçi bu kurallar zamanla Makedonyalıların ve sonrasında Romalıların Yunanistan üzerinde hakimiyet sağladıklarında değişmeye başladı. Bazı kaynaklar bu geç dönemlerde olimpiyatlara 50.000'e yakın insanın geldiği, hatta İspanya ve Mısır'dan bile izlemeye gelenler olduğunu söylüyor (Harvey, 2014). Ben biraz şüpheyle bakıyorum bu sayıya...   

Olimpiyatlar tüm Yunan dünyası için kutsal sayıldığı için düzenlendiği tarihlerde sporcuların ve izlyicilerin Olimpia kentine güvenli biçimde ulaşabilmeleri için savaşlar durdurulurdu. Tabi buna ne kadar uyulduğuna ya da Yunan olmayan kuvvetlerin de buna saygı duyup itaat ettiklerine dair bir şey okumadım, o biraz şüpheli... Ancak yine de bu kural nedeni ile belki bugün de olimpiyatlar uluslararası barış ruhuyla birlikte anılır. 

Sanat tarihinin en ünlü heykellerinden biri olan "discobolos" yani "disk atan". Aslı MÖ 450 yılına ait olan heykelin yukarıda Roma döneminde yapılmış bir kopyasını görüyorsunuz (Kaynak web1).

Bu arada olimpiyatlar antik dünyada zamanı tariflenmek için de kullanılmıştır. 4 yılda 1 yapılan olimpiyatların arasındaki yıllar olimpiyatın 1. 2. 3. yılı olarak tarif edilebiliyordu. Örneğin 112. olimpiyatın 2. yılında şu olmuştu... gibi. 

Tunus'ta bulunan ve MÖ 4. yüzyılın başına tarihlenen bir mozaikte Yunan oyunları:
(yukarıdan aşağıya, soldan sağa) koşu yarışması, galiplerin kutlanması, uzun atlama, disk atma, boks, güreş, galiplerin geçit töreni, pankration, bir ödül masası ve bir meşale yarışı (Kaynak: web3).
Palmiye dalları zafer nişanı olarak verildiği görülüyor ancak bu büyük olasılıkla Roma dönemi geleneği zira Yunan coğrafyasında palmiye pek bulunmadığı gibi zafer nişanesi olarak verildiğine dair de bir aktarım yok. 

Olimpiyatlarda sadece erkekler, genelde de spor yapmak için yeterince boş zamanı olan zengin erkekler yarışırdı. Kadınlar içinse farklı bir tarihte, Zeus'un karısı Hera'ya adanmış müsabakalar düzenlenirdi. Bu yarışlara Hera Oyunları denirdi ve erkeklerin koştuğu, stadion denen 192 metrelik yarışın 1/6'sını, yani 32 metre koşarlardı. Erkekler genellikle çıplak yarışırdı, kadınlar ise yarım tişört-mini etek diyebileceğimiz, tek göğüslerini kapatan kısa tunikler giyerlerdi. Aşağıdaki gibi:    

Koşan spartalı bir kadın, muhtemelen atleti gösteren bronz heykel (Kaynak: web4). 

Yarışçılar kentlerini temsil etmez bireysel olarak yarışırlardı ancak yine de tabii ki kazanan yarışçılar mensubu oldukları kentleri onurlandırır, kentte kahraman gibi karşılanırdı. Ayrıca yine bugünkünden farklı olarak takım oyunları yoktu. Her yarışmacı tek olarak yarışırdı.   

Önemli yarışlardan birisi bugün de yapılan ve 5 dalı kapsayan pente(beş) athlon(yarışma) yani penthatlon idi. Bu dallar disk atma, mızrak fırlatma (cirit atma), koşu, uzun atlama ve güreşti.  

MÖ 510 civarına tarihlenen bir rölyefte güreşçiler (Kaynak: web1).
Sağda sopası görünen bir hakem duruyordu muhtemelen. Güreşçiler kural dışı bir hamle yaparlarsa hakem bu sopa ile vuruyordu. Soldaki arkadaş ne yapıyo anlamadım yanlız... Gaz veriyo gibi.

Bir diğer müsabaka olan güreşin farklı dalları vardı. Ayakta güreş, yerde güreş ve pankration. Pankration güreşle boksun karışımı biraz daha vahşi bir müsabakaydı. Isırma ve göz oyma dışında neredeyse her şey serbestti. Boksörler ellerine metal çivili deri bantlar sarıyorlardı. Bu karşılaşmalarda ölümlere dahi rastlanıyordu (Harvey, 2014). Bu yarışlarda galip ilan edilen atlar veya jokeyler değil arabaların sahipleriydi... 

Erken dönemlerde kazananlara maddi değeri olan bir ödül verilmez, zeytin yapraklarından bir taçla ödüllendirilirdi sporcular. Ancak sonraları maddi değeri olan ödüller de verilmeye başlandı. 

Ellerinde zafer sembolü olarak bir taç ve palmiye yaprağı ile gösterilen bir atlet. Caracalla Hamamı'ndan bir mozaik. Yaklaşık MS 3. yüzyıl başları (Kaynak: web5). 
Burada tabi muhtemelen olimpiyatlardaki değil Roma'daki spor karşılaşmalarından birinden zaferle çıkan bir atletle karşı karşıyayız. 

Antik Olimpiyat oyunları MS 393-394 yılında Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius tarafından kaldırılmıştır. Bu karardan Doğu Roma döneminde olimpiyatların pagan dini ile ilişkili görüldüğü anlaşılıyor. Doğal olarak bireyin ve özellikle bedenin yüceltilmesi, Hıristiyanlıkla çok da bağdaştırılamayacak anlayışlar. Dolayısıyla İmparator Theodosius da "bizim dinimize, kültürümüze ters bu işler" diyerek bitiriyor olimpiyatları.

 Uzun süre tarih sahnesinden silinen Olimpia kutsal alanı 1766’da İngiliz Richard Chandler tarafından yeniden keşfedilmiş, Yunan otoritelerinin onayıyla Almanlar tarafından ancak 1875’de yapılan arkeolojik kazılar Olimpia’nın kalıntılarının yeniden ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu keşifler, Pierre de Coubertin’e Modern Olimpiyatlar'ın yeniden başlatılması için ilham vermiştir (Aktaran Tekin ve Tekin, 2014). Gelişen Yunan araştırmalarının hem sebebi hem de sonucu olan, 19. yüzyılda Avrupa'da yükselen Avrupa şovenizmi ve kendi kökenini yüceltme güdüsüyle tekrar ön plana çıkan antik Yunan hayranlığı ile bağlantılı olarak 1894 yılında Olimpiyatlar tekrar düzenlenmeye başlanmış. 

19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Avrupa’da birbirleriyle savaşan Hıristiyan devletleri ortak bir köken ve paydada birleştirmek için yeniden diriltilen “Yunan düşüncesi” ve “Helen hayranlığı” olimpiyat oyunlarının yüzyıllar sonra başlangıcına da kaynaklık etmiştir. 

Olimpiyatların dünya barışının temeli olduğunu düşünen Baron Pierre de Coubertin, “eski “Olimpia” oyunlarını yeniden canlandırarak modern şartlara adapte etmek, insanlar arasında var olan gerilimleri ve düşmanlıkları rekabet ruhu sayesinde azaltılabilmek” fikriyle harekete geçmiştir. 

1894 yılının Haziran ayında Sorbonne’de toplanan "International Athletic Congress"te onun önerisiyle Olimpiyat oyunlarının yeniden başlatılması kararı alkışlarla ve oy birliğiyle kabul edilmiş, Coubertin'in yakın arkadaşı olan Rahip Didon’a ait “CITIUS, ALTIUS, FORTIUS” (Daha süratli, Daha Yükseğe, Daha Kuvvetli) sözü olimpiyatların sloganı kabul edilmiştir. 

Eski Yunan’da olduğu gibi modern olimpiyatların da beş gün sürmesi planlanmış ve Yunanistan’ın Olimpos Dağı’nda mercek yardımıyla güneş ışığı kullanılarak yakılacak olimpiyat ateşinin ülke ülke dolaştırılarak oyunların yapılacağı yere kadar götürülmesine karar verilmiştir. Böylece Eski Yunan tanrıları onuruna düzenlenen pagan kökenli “Olimpiyat Oyunları” Avrupa’nın evrensellik, eşitlik, kardeşlik, barış iddiaları ve idealleriyle bütün dünyaya sunularak kabul ettirilmiştir. 

1937 yılında Cenevre’de hayatını kaybeden Modern Olimpiyat Oyunları’nın mimarı Baron Pierre de Coubertin’in kalbi de vasiyeti üzerine ilk oyunların düzenlendiği “Olimpia Bölgesi”ndeki Zeus tapınağı içine gömülmüştür. İtalik kısımdaki tüm bilgiler (www.dunyabulteni.net) kaynağından.





Olimpiyatların amblemi hakkındaki bilgilerle bitirelim: 5 halkadan oluşan bu amblem oyunları yeniden canlandıran Baron de Coubertin'in tasarımı. 1913 tarihli amblemdeki halkalar dünyanın beş kıtasını temsil eder ve ilk olarak 1920 Yaz Olimpiyatları'nda Belçika'nın Antwerp kentinde kullanılmıştır.

Son olarak Youtube'da, Assasins Creed oyunun içinde  Olimpia alanını gezdiğim videoyu izlemek isterseniz:

https://www.youtube.com/watch?v=sm3eQP8jYr0

KAYNAKLAR:

Gill Harvey, Antik Dünya Ansiklopedisi, TÜBİTAK, 2014

Thomas R. Martin, Eski Yunan, Say Yayınları, 2012.

Ali Tekin ve Gülcan Tekin, Antik Yunan Dönemi: Spor ve Antik Olimpiyat Oyunları, 2014. doi: http://dx.doi.org/10.14225/Joh480

https://www.kozmosungenetigi.org

web1 : https://www.thecollector.com/ancient-greek-olympics/

web2 : https://en.wikipedia.org/wiki/Boxer_at_Rest

web3 : http://ancientolympics.arts.kuleuven.be/picEN/slides/P0440.jpg.html

web4 : http://ancientolympics.arts.kuleuven.be/picEN/slides/P0181.jpg.html

web5 : http://ancientolympics.arts.kuleuven.be/picEN/slides/P0447.jpg.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder