1 Ocak 2019 Salı

Ikaros’un -Kimsenin Umursamadığı- Düşüşü

Pieter Bruegel'in 1555 civarında yaptığı Ikaros’un Düşüşü tablosu benim bakmaktan büyük keyif aldığım ve kendimi derinliğine kaptırdığım etkileyici bir eserdir. Bu nedenle bu tabloyu biraz detaylı olarak ele alayım istedim.

Ikaros'un Düşüşü, Pieter Bruegel, yaklaşık 1555. Kaynak: web1



Önce kısaca ressamdan bahsedelim...
Pieter Bruegel oğlu da ressam olduğu için ondan ayırt edilebilmesi için çoğu zaman yaşlı ya da baba Bruegel olarak anılır. Bazı kaynaklarda Almancada "ue" "ü" gibi okunabildiği için Brügel olarak da karşımıza çıkar. Bu büyük ustayı E. Gombrich Sanatın Öyküsü isimli muazzam eserinde şöyle tanıtıyor:

"Janr resminin XVI. yüzyıldaki en büyük Flaman ustası Yaşlı Pieter Bruegel'dir (1525?-1569). Onun yaşamı hakkında çok az şey biliyoruz. Bildiğimiz, zamanının çoğu kuzeyli sanatçısı gibi onun da İtalya'ya gittiği ve Anvers ve Brüksel'de yaşayıp çalıştığıdır. Resimlerinin çoğunu, 1560'li yıllarda Brüksel'de, Alva Dükü'nün Felemenk'e geldiği yıllarda yapmıştır. Sanatın ve sanatçının saygınlığı muhtemelen onun için de Dürer ya da Cellini'de olduğu kadar önemliydi. (...) Hepimiz, sanatçılarla ilgili, ortak bir yanlışlığı yapmaya eğilimliyizdir. Bu da sık sık yapıtıyla sanatçıyı birbirine karıştırma yanılgısıdır. Dickens'i, Mr. Pickwick'in eğlenceli çevresinin bir üyesi ya da Jules Verne'i cesur bir kaşif ve seyyah olarak düşünelim bir kez. Eğer Bruegel'in kendisi de bir köylü olsaydı, bu resimleri bu şekilde yapamazdı. Kuşkusuz kentli biriydi ve köy yaşamına bakışı, Shakespeare'inkine çok yakından benziyordu. Shakespeare için Marangoz Quience ve Dokumacı Bottom birer "soytarı' türüydüler. Cahil taşralı insanları bir eğlence figürü olarak görmek o çağın adetiydi. Shakespeare'in ya da Bruegel'in bu adeti kibarlık taslamadan ele aldıklarını sanmıyorum. Ama köy yaşamında insanlar huylarını daha açık bir şekilde sergiler ve Hilliard'ın centilmeni gibi yapay bir kabuğun ardına daha az gizlenirler. Bu nedenle oyun yazarları ve sanatçılar, insanların aptallıklarını göstermek istedikleri zaman, genellikle kişilerini alt tabakadan seçiyorlardı" (Gombrich, 1999).

Resme konu olan mit ise çok kısaca şöyle: 

Resmin "kahramanı" Ikaros ve babası Daidalos'un hikayesi oldukça uzun. Bu aradan kahraman sözcüğünü metne entellektüel hava katsın diye değil gerçekten muallak bir durum olduğu için tırnak içine aldım. Neyse, başından değil ortasından başlayacak olursak, Yunan mitolojisindeki ilk mimar/usta olan Daidalos ve oğlu Girit Adasında kralın emrinde çalışmaktadırlar. Ancak bir süre sonra kralla ters düşerler ve kral baba-oğulu kendi inşa ettikleri ve içine konanın bir daha dışarıya çıkamadığı Labyrinthos'a hapseder. Labyrinthos... Tanıdık geldi di mi? İçinden çıkamama filan... 

Buradan sonrasını Romalı şair Ovidius’tan dinleyelim:

Bıkmış Daedalus Girit’ten, uzun sürgünden,
Tutuşmuş anayurdunun özlemiyle.
Engeldi ona deniz. Dedi ki: Minos bana karayı da,
Denizi de yasaklayabilir, gökyüzü açıktır oysa,
Oradan giderim; orası bağlı değil Minos’a, dünya gibi,
Bilinmez bir sanata vermiş kendini, yardım
Dilemiş doğadan, kuş tüylerini dizmiş yanyana.
En küçüğünden başlamış daha büyüklere doğru. 

Böyle birleştirilir kaval yaparken de türlü boyda
Kamışlar birbirine uydurulur, ortasını ketenle
Uçlarını balmumuyla birleştirdi kanatların
Bağladıktan sonra eğmiş yavaştan uçlarını,
Bir kuş kanadına döndürdü, yanındaydı Icarus
Babasının, bilmiyordu başına gelecek yıkımı.
Alnı parlıyordu, yellerin havada salladığı
Kanatları okşuyor, altın sarısı balmumunu sıkar
Çocuksu oyunlarla geciktirirdi babasının
İşini. Bitmişti yapılacak son iş de. 

Usta kişi iki kanadı takmış, başlamış sallamaya
Havada, oğluna da öyle kanatlar takmış gökle yer
Arasında orta yolda git, tut sözümü Icarus, demiş.
Sapma orta yoldan, ağırlaştırır kanatları sular
inersen alçaklara, güneş yakar yükselirsen.
Belli bir bölgede uç, ne Bootis'e, ne Helis'e,
Ne de yalın kılıçlı Orion'a bak.
Ardımdan gel. Bunları söyledikten sonra
Öğretti uçmayı, taktı omuzlarına bilinmez kanatları.
Islanırdı yaşlı babanın yanakları öğüt verirken,
Elleri titriyordu, öptü oğlunu son kez,
Yüreği titriyordu önünde uçarken çocuğunun.
Böyle yapar ağacın doruğundaki yuvasında
Yavrularına uçmayı öğreten ana kuş da,
Gösterir onlara gelecek korkuları, alıştırır
Korkulu sanatlara... sallıyordu kanatlarını
Gözlüyordu bir yandan oğlunu da Daedalus.
Titreyen oltasıyla balık tutan balıkçı,
Değneğe dayanan sığırtmaç, sapana yaslanan çiftçi
Görmüş Daedalus ile oğlunu, şaşıp kalmışlar.
Tanrı saymışlar gökte uçan iki kişiyi,
Solda Juno'nun sevdiği Samos, Delos, Paros, sağda
Lebinthus, balları bol Calymne görünüyordu.
Atak uçuşuyla sevince kapılan Icarus,
Bıraktı kılavuzunu tutuştu gökleri aşmak
Daha yükselmek isteğiyle. Güneş yumuşattı
Kanatların bağlarını, eridi mumlar,
Icarus salladı çıplak omuzlarını, onu tutan
Kanatlar yok, artık duramazdı havada daha,
Babasının adını çığırırken dolmuş ağzına
Mavi sular sürüklenmiş adıyla anılan yere.
Icarus! Icarus! diye bağırdı babalık niteliğinden
Yoksun mutsuz baba. Neredesin, hangi ülkedesin? dedi.
Icarus karşılık verirken gördü suyun üstünde
Kanatları babası, kargışladı sanatını, gömdü oğlundan
Kalan kanatları. Onun adıyla anılır o yer şimdi.

(Ovidius, Dönüşümler, 8. Kitap, 183-235)

Etkileyici değil mi... Ovidius’un (İÖ 43-İS 17) Yunan ve Roma mitolojisinin önemli bir kaynağı olan Dönüşümler’ini (Methamorphoses) İsmet Zeki Eyuboğlu’nun çevirisi ve harika önsözüyle yayınlanan baskısını şiddetle tavsiye edeyim yeri gelmişken.

Kimi yorumcular bu mitin gençlik heyecanlarının, kontrolsüzlüğün ve belki de kibirin insanın felaketine neden olabileceği ile ilgili olduğunu düşünürler. Ne en arkada ne en önde ol, ortalar iyidir biçiminde tarif de edilebilir belki bu yaklaşım. Ya da direk, baba sözü dinleyeceksin gibi ataerkil bir yorum da çıkarabilir isteyen. Tabii buradaki baba aslında ustalığı, olgunluğu, deneyimi temsil eder...

Resme geri dönecek olursak...

Önce rahatsız edici bir anakroni yani tarih hatası ile başlayalım. Ressamımız Bruegel bir kaç tarih hatası yapmış resminde. Mitlerin bir tarihi tabii ki yoktur ancak genelde Antik Yunanlılar onların kadim geçmişlte yaşandığını düşünürler. Rönesans Avrupa'sında değil şüphesiz. Ancak ressamımız resimdeki toprağı süren köylüye kendi yaşadığı bölgenin ve dönemin kıyafetlerini giydirmekten imtina etmemiş. Ayrıca denizdeki yelkenli gemi de yine Antik Yunan gemilerinden olabildiğince uzak bir 16. yüzyıl yelkenlisi... Yine resimde yukarda sağda katedralin kubbesini rahatlıkla seçebildiğimiz bir Rönesans kenti var.

Bu hataları bilerek mi yaptı, umursamadı mı, bilgisizliğinden mi kaynaklandı yoksa başka bir sanatsal anlatı ile mi bağlantılı, tartışmaya açık... Bunları yazarken belki de mitlerin "zamansız" dolayısıyla her zamana ait olduğunu düşündüğü için böyle yapmıştır dedim içimden. Belki de...

Neyse...

Bütün bunlardan sonra resmi yorumlamaya çalıştığımızda önümüze birbirinin tam zıt istikametine götüren 2 yol çıkıyor gibi. Birinci yol resimdeki sıradan insanları, köylüleri yüceltirken ikincisi yeriyor.

Birincisinden gidecek olursak kendimizi 16. yüzyıl Avrupa'sında esen hümanizm rüzgarına kaptırmamız gerekecek. Artık tanrılar, tanrısal anlatılar, olağanüstü dünyanın olağanüstü ilahlarına karşı sıradan insanın, aklını kullanan, kendini var eden insanın zamanıdır. İnsan kendisine inanır. Mitolojide geçen olaylar çok da ilgisini çekmez. O kendi gerçek dünyasında yaşamaya, üretmeye devam eder. Masallar ona göre değildir. Ikaros düşmüş, Zeus şimşeklerini göndermiş... Artık bunlara harcayacak zamanı yoktur, umursamaz bile, hatta günlük işlerin içinde bunlar o kadar az yer tutar ki Ikarus'un göklerde uçarken birden sulara çakılması, dikkatle bakmazsak gözden kaçabilir bile.

İkinci yol ise Gombrich'in dönem sanatçılarının "oyun yazarları ve sanatçılar, insanların aptallıklarını göstermek istedikleri zaman, genellikle kişilerini alt tabakadan seçiyorlardı" yorumuyla başlar. Belki de Bruegel köylülerin, sıradan insanların ne derece aptal olduklarını, ya da "mitoloji gibi "yüksek" şeylerden ne kadar bi-haber olduklarını vurgulamak istemişti. Yunan mitolojisinin önemli anlatılarından biri gözlerinin önünde gerçekleşirken onlar hala tarla sürmenin, balık tutmanın, hayvanları gütmenin derdindelerdir...

İnsanları yermenin amaçlanmış olabileceğine dair bir bakış açısı daha var. Buna da 2. yoldan ayrılan bir başka patika. Bu yoruma göre de resim insanın başkasının acısına gözlerini kapayan, umursamayan yönünü vurguluyor. Gökyüzünden bağırarak denize düşen ve çırpınan bir genci umursamayan insanlar. Herkes kendi işine, kendi kendine o kadar gömülmüş ki başkasının yaşadıkları, acıları hatta ölümleri umrunda değil. Bu aslında resmi bir anda 16. yüzyıldan alıp modern zamanlara taşıyor. Modern insanın en büyük zaaflarından biri de kendi içine gömülmesi değil mi? (Biliyorsunuz, böyle havalı cümleler kurmadan sanat eleştirisi yapılamaz). Valla havalı dursun diye söylemedim, gerçekten öyle. İnanmıyorsanız Nietzsche’ye filan sorun. Ağzının dolusuyla küfredecektir modern insanın düşkünlüğüne. 

Acaba Bruegel'in kafasından geçenler hangisiydi bu resmi yaparken... Ikaros'u bulutlu gökyüzünden soğuk denize düşürürken insanları yüceltmek mi yermek mi istemişti?  

Evet, tüm bunlardan sonra resme tekrar bakarak resmin tırnak içindeki kahramanın kim olduğunu düşünelim. Ikarus mu, köylüler mi?




Son olarak bu miti konu alan 3 etkileyici resmi daha aktararak bitirelim:


Charles Le Brun, 1645.
Burada Diadalos oğlu Ikarus'a kanatları takıyor.

Orazio Riminaldi, 1625.
Burada da Diadalos oğlu Ikarus'a kanatları takıyor.

Frederic Leighton, 1869.
Buradaki sahnede sanki yine Diadalos oğlu Ikarus'a kanatları takıyor gibi ama Daidalos
neredeyse bir köle gibi kalmış Ikaros'un yanında. Belki Ikaros'un gençliğin verdiği heyecanla
iyice gaza gelişini böyle aktarmaya çalışmıştır ressam bize.


Hans Bol, 16. yüzyıl, Bruegel'den hemen sonra, ondan etkilenerek yapılmış bir resim galiba. Ya da tam tersi mi yoks? (web2)



Carlo Saraceni, Ikaros'un Düşüşü (web2)



Resim
Herbert James Draper, 1898. İkaros'un Düşüşü. (web3)


Kaynaklar:
E. H. Gombrich, Sanatın Öyküsü, Remzi, 1999
Ovidius, Dönüşümler, Payel, 1994
Web1: https://www.bl.uk/collection-items/landscape-with-the-fall-of-icarus
web2: https://www.tarihlisanat.com/ikarus-yunan-mitolojisi/
web3: https://twitter.com/hayatsanatvesen/status/716315101087793152

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder