7 Mart 2019 Perşembe

Perge

Uzun zamandır Antik kent gezemiyor, yazamıyordum. Runatolia’ya katılmak için Antalya'ya gelmişken arkadaşlarla her seferinde olduğu gibi yine bir Perge'ye uğrayalım da adet yerini bulsun dedim. Dedim ama arkadaşlar benim kadar hevesli çıkmadı ve kimisi 5 yıldızlı otellere kimisi Şişçi Ramazan'a doğru seğirttiler. (Ahu-Emre ifşa). Neyse, Perge'yi tek başıma gezerken çektiğim fotoğrafları Antik kentteki bilgilendirme levhalarından ve kitaplardan derlediğim bilgilerle burada paylaşayım...

İlk olarak, Akdeniz'deki Antik kentleri Ege'dekilerden ayıran önemli bir fark çok daha fazla ayakta kalmış olmaları. Perge, Aspendos, Sagalassos gibi bir çok Antik kent Ege’dekilere oranla oldukça ayakta kalmış yapılara sahip. Bunun nedeni büyük olasılıkla Akdeniz'in deprem konusunda Ege'ye göre daha şanslı olması ve Ege ve Batı Akdeniz'deki kentlerini yıldızlarının erken, Orta Akdeniz'deki kentlerin yıldızlarınınsa geç parlamış olması. Miletos, Priene, Pergamon gibi kentler Arkaik- Klasik ve Helenistik dönemlerin yıldız kentleriyken Perge, Side, Aspendos gibi kentler Roma döneminin yıldız kentleri. İstisnai olarak Ege'de en algılanabilir durumda olan kentlerden biri olan Ephesos da bu özelliğini hem bu alandaki çalışmaların yoğunluğuna hem de Roma dönemindeki eyalet başkenti olma durumuna borçlu.


TARİHÇE

Perge özellikle Roma döneminde yıldızı parlamış bir kent. Dolayısıyla bugün ayakta kalan yapıların büyük çoğunluğu bu dönemden. Bununla birlikte Anadolu'daki hemen her yerleşimde olduğu gibi tarihöncesine ait buluntularla başlayan, Truva Savaşı'na ve Hitit metinlerine kadar inen bir öyküsü var.

Perge Kent Planı (Bilgilendirme tabelasından) ve önerdiğim gezi güzergahı
Tarihçeye dair en derli toplu anlatım arkeolojik alanın girişindeki bilgilendirme levhasında. Oradan aktaralım:

“Antalya'nın 18 km. doğusunda, Aksu İlçesi sınırlarında kalan Perge, Roma kentleri içinde planlamaya dayalı kent modeli ve yapılanma karakteri ile yalnızca Pamphylia Bölgesi'nin değil tüm Anadolu'nun en düzenli kentlerindendir. Perge'nin Hellenistik Dönem kent kapısının avlusunda 1953 yılında yapılan kazılarda ele geçirilen, MS 120-121 yılına tarihlendirilen ve eski bir geleneğe dayanan yazıtlarından, Perge'nin de içinde bulunduğu Pamphylia Bölgesi'ne Akhalar'ın geldiği bilinmektedir. Perge'nin kolonizasyonu ile yakından ilgili olan bu yazıtlar yedi tanedir ve oval avluyu çeviren duvardaki iki katlı nişlerden olasılıkla üsttekilerin içine yerleştirilmiş heykellerin kaidelerine yazılmıştir. Heykeller günümüze değin ulaşamamış olmasına rağmen kaideleri oldukça sağlam durumdadır. Bu yazıtlardan kentin efsanevi kurucuları olarak geçen kahramanlar arasında Riksos, Labos, Kalkhas, Makhaon, Leonteus, Mimyas ve Maphos adları okunmaktadır. Sözü edilen yazıtlardaki ktisteslerin kökeni incelendiğinde ve filolojik araştırmalar da göz önünde bulundurulduğuna Perge' de MÖ XII. yüzyılda Akha kolonizasyonu olduğu sonucuna varılmaktadır. Troia savaşlarından sonra kimi Yunanlı kahramanların anavatana dönüş için Batı Anadolu kıyılarını izleyerek güney yolunu seçtikleri bilinmektedir. Bunlar arasında Kalkhas, Leonteus, Amphilokhos, Polypoties ve Podaleirios da bulunmaktadır. Böylece Perge'nin yedi kahraman kurucusundan beşinin Troia savaşlarindan sonra Güney Anadolu'da şehirler kurmuş olan kişilerden olduğu anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte Akropol'de yapılan araştırmalar ışığında tarihöncesi geçmişi Geç Kalkolitik Çağ'a (MO V. bin yıl) kadar geriye giden, MÖ IIl bin yılda Batı Anadolu Erken Tunç Çaği seramik repertuarına bağlı kalan Perge'nin prehistorik çağlardan beri iskana alındığı saptanmıştır.

Diğer taraftan, 1986 yılında Hitit İmparatorluğu'nun başkenti Hattuşaş ( Boğazköy / Çorum ) kazılarında bulunan tunç levha üzerine Hititçe olarak kazınan çivi yazılı metinlerden kentle ilgili fevkalade önemli bilgilere ulaşılmıştır. Hitit Kralı IV Tuthalia (MO 1265-1215) ile Vasal Kral Kurunta arasında yapılan, resmi bir anlaşma metnini içeren bu belgeden Perge'nin Hitit İmparatorluğu Dönemi'nde önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Anılan levhada "Parha kentinin sahip olduğu bölgeyi Kaštarja Nehri sınırlar. Ve eğer Hatti Krali ona alan çizerse ve Parha Kenti'ni silah zoru ile egemenliğine alırsa kent, Tarhuntaśša Krali'na bağlanacaktır" ifadeleri geçmektedir ki; Parha kelimesi Perge; Kaštarja Nehri ise Kestros Nehri ile bütünleştirilmiştir.

Günümüze değin Perge Antik Kenti'nde sürdürülen kazılar ve araştırmalar bu kentin farklı dönemlerde birbirinden bağımsız olarak parlak zamanlar geçirdiğini ortaya koymuştur. Bahse konu dönemlerden ilki muhteşem kuleleriyle temsil edilen Hellenistik Dönem (MÖ IIl-ll. yüzyıl) Pergesi'dir. MÖ 333'de Büyük İskender'in bölgeyi zaptı sırasında Pergelilerin hiç direnme göstermeden İskender'in kuvvetlerini konuk etmeleri, şehri koruyan surların olmamasına bağlanmaktadır.

Ardılı olan Roma Dönemi'nde ise "Roma Barışı" olarak bilinen Pax Romana'nın sağladığı uzun soluklu bariş ve zenginlik ortamının nimetlerinden fazlasıyla istifade eden Perge, bugün çoğu ayakta duran tiyatro stadyum, agora, anıtsal çeşmeler ve hamamlar gibi pek çok kamu yapısına sahip olmuştur.

Perge'nin tarih sahnesindeki son altın çağı, yeni döneme damgasını vuran ve Hristiyanlığın etkisiyle gelişen dönemdir. MS V. ve VI. yüzyıllara rastlayan devirde kent, kilise teşkilatı içinde bir metropolitlik merkezi olmuş, şehirde anıtsal bazilikalar inşa edilmiştir

Bergama'dan başlayıp Side'de sona eren antik yol güzergâhında yer alan Perge, gelişimini Aksu (Kestros) Çayı'na borçludur. Bugün ulaşıma uygun olmayan çay, eski dönemlerde toprağı verimli kılmasından başka, kente ulaşımı sağlaması bakımından da önemli bir rol oynamıştır. Havari Paulos ve arkadaşlarının Güney Kıbrıs'taki Baf Limanı'ndan yelken açıp Perge'ye ulaştıkları bilinmektedir. Bunun da ancak Kestros aracılığıyla olabileceğinden şüphe yoktur. Şehrin nehirle olan bu bütünleşmesi sikkeler, kabartmalar ve Akropolisin güney eteğinde bulunan anıtsal çeşmede bugün de görülebilen Nehir Tanrısı Kestros heykelinden de anlaşılmaktadır.

Kentin tarihine geçmiş şahsiyetleri arasında; astronomide, geometride ve matematikte ünlü "Pergeli Apollonius" ön sırayı alır. Diğer bir ünlü isim MS. Il. yüzyılda yaşamış Filozof Varus'tur. Perge'de birçok tanrının ve tanrıçanın tapım görmesine rağmen bunların içinde Artemis'in özel bir yeri bulunmaktadır Kökü çok eski devirlere dayanan ve önceleri yerli dilde Wanessa-Preiia (Perge Kraliçesi) olarak geçen Artemis, kentin baş tanrıçasıdır. Şehirde Artemis Pergaia olarak anılan tanrıçanın kültü komşu şehirlerde ve hatta deniz aşırı ülkelerde de yayılıp tapım görmüştür. Antik Dönem yazarlarının kentin dışında, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunduğunu aktardığı; büyüklük, güzellik ve yapı bakımından muhteşem olarak nitelendirdikleri Artemis Tapınaği'nın yeri ise hala saptanamamıştır.

2009 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne kaydedilen Perge Antik Kenti'nde 1946 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından sürdürülen kazılar 2012 yılından bu yana TC Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Antalya Müzesi Müdürlüğünce gerçekleştirilmektedir.”

Perge’nin kazı tarihçesini ve en erken kayıtlarını Şefik Gür’ün “Anadolu Uygarlıkları” kitabında da şöyle özetlenmiş:

“Perge antik kentinde ilk bilimsel araştırmalar 1946 yılında başlatılmış ve muhtelif aralıklarla bugüne kadar sürdürülmüştür . Perge'de yapılan kazılar İstanbul Üniversitesi arkeologlarınca gerçekleştirilmiştir. Sırasıyla kazıları Prof Arif Müfid Mansel , Prof. Aşkdil Akarca , Prof. Jale İnan gerçekleştirmiştir . Günümüzde ise kazıları Prof. Haluk Abbasoğlu sürdürmektedir Şehrin Helenistik kapısı içinde bulunan bazı kitabelerde şehrin mitolojik kurucularının isimleri geçmektedir. Ancak kitabede geçen isimler gerçekte şehrin ilk kurucuları değildir. Şehrin kuruluşunun bu mitolojik isimlerin dayandığı M.Ö. 1200 tarihinden çok daha gerilere gittiğini yazılı bir Hitit belgesi kanıtla- maktadır. 1986 yılında Boğazköy'de bulunan bir bronz levha üzerinde Hitit Kralh IV.Tuthalijas'a (M.Ö. 1265-1215) ait metinde şunlar yazar:

"Saranduva sahasından itibaren ise deniz ona sınırdır. Parha kenti bölgesinden itibaren ise Kastaraja Irmağı sınırdır ve eğer Hatti kralı bunlara karşı sefere çıkarsa ve Parha ülkesini silah yoluyla ele geçirirse keza bu (kent) de Tarhuntasa kralına ait olacaktır" (H. Otten, Die Bronzetafel aus Boğazköy, Wiessbaden 1988)

Bu metindeki Parha sözcüğü Perge ile, Kastaraja Irmağı ise Perge'nin hemen yanındaki Kestros Irmağı ile özdeştir."


YAPILAR

Kente yaklaşırken ilk olarak tiyatro ve stadyum yapıları karşılıyor ziyaretçileri. Oldukça iyi korunmuş yapılar. Benim önerim önce stadyumda hızlı bir tur atmanız daha sonra kapılar kısmından başlayarak kenti gezip tiyatroyu en sona bırakmanız.

Stadyum

Perge stadyumu oldukça iyi durumda ve hem pitoresk hem de mimari açıdan hem içi hem de dışı çok etkileyici. Stadyum hakkında kazı alanındaki tabeladan da şu bilgileri ediniyoruz:

“Kent surları dışında yer alan Perge Tiyatrosu'na komşu durumdaki stadyum, Antik Dönem'den günümüze kalmış en iyi stadyumlardandır. Düz zemin üzerinde, tonozlarla desteklenerek yörenin doğal taşı olan düzgün kesilmiş kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş olan yapı, kuzey-güney doğrultusundadır. Kuzeye bakan sphendone kismi apsisli olan yapının güney bölümü açıktır. Orta kısmında curvaturası görünen Stadyumun toplam uzunluğu 234.00 metredir. Yaklaşık 34.00 m. genişliğindeki koşu alanı daha geç bir dönemde inşa edilmiş olan bir duvarla birbirinden ayrılmıştır.

Arena kısmına biri kuzey, ikisi doğu, ikisi batıda olmak üzere 5 kapı açılmaktadır. Yine Arena kısmında 22 basamaklı 8 dikey merdiven bulunmaktadır. Yapı, her iki uzun kenarda otuzar, kapalı kisa kenarda ise 10 adet olmak üzere 70 kemer sübstrüksiyon üzerine oturtulmuş 11 oturma sırasından meydana gelmektedir. Oturma basamaklarının yüksekliği 0.436 metre genişliği ise 0.630 metredir. En üst kademe 3.70 m. genişliğindeki gezi alanı üzerinde arkalıklı sıralardan oluşmuştur Yapının doğusundaki, batısındaki ve kuzeyindeki tonozlar dışarıya bakmaktadır. Yaklaşık olarak 5.70 m. genişliğinde ve 9.84 m. derinliğindeki bu sa düzenlemelerin ekonomik üretime ve ticari faaliyetlere dönük atölye ya da dükkân olarak kullanıldıkları düşünülmektedir. bit MS I. yüzyılın ikinci yarısında yapımına başlanıldığı düşünülen yapı, yaklaşık 12.000 kişiliktir.”

Dışardan stadyum. Seyirci sıralarının altyapısını oluşturan bu tonozlu mekanlar
dükkan ve benzeri işlevlerle kullanılıyorlardı.

Stadyum. Bir çok stadyumda olduğu gibi Perge stadyumunun da eğrisel ucu
bir duvar/mekanla sınırlandırılıp tiyatro benzeri bir alana dönüştürülmüş.
Geç dönemlerde stadyumlarda da gladyatör dövüşleri ve diğer etkinliklerin
yapılabilmesi için sıklıkla bu değişiklikle karşılaşıyoruz.
“Antalya ve Çevresi” isimli kitapta Anita Gillett’te şöyle aktarmış stadyumu:

“Perge'nin M.S. 2. yüzyıl stadyumunun kalıntıları tiyatroya giden yolun üzerindedir. Perge'de tiyatrodan sonra ikinci büyük yapı olan stadyum at nalı şeklinde, 34 m. x 33 m boyutunda olup güney kısmı açıktı, 12.000 kişi alabilen stadyumun U şeklindeki oturma sıraları dükkan olarak kullanılan tonozlu odaların üstünde oturuyordu. Bazı odaların duvarlarına dükkan sahibinin ismini ve uğraştığı ticaret yazılmıştır.

Vahşi hayvan gösterileri için stadyumun kuzey ucu koruyucu bir korkuluk ile çevrilmişti ve bu suretle arena olarak kullanılıyordu Şehir Surları ve Kapılar: Şehir surları bazı yerlerde Helenistik dönemden kalmadır ve 12 m yükseklikteki kuleler surların üzerine oturtulmuştur. Şehir kapıları surların kuzey, batı ve güney yanlarında bulunuyordu. Geç dönem ve güney kapişı küçük bir avluya açılmakta ve avludan sonra zafer takı şeklindeki başka bir kapıya gelinmektedir. Bu zafer takından sonra gene 92 m. x 46 m. boyutunda ve at nalı şeklinde başka bir avluya varılır.

Bu avlunun batı duvarında anıtsal bir çeşme bulunmaktaydı. Çeşmenin önünde bir havuz ve havuzun arkasındaki iki katlı ön cephe çok süslüydü . İmparator Septimius Severus zamanında tören alanı olarak kullanılan çeşme Artemis Pergaia ve Septimius Severus, karışı Julia Donna ve iki oğluna adanmıştı. Septimius Severus ve karısının mermer heykelleri, çeşmenin ön cephesinde bulunan heykel parçaları ve başka parçalar bugün Antalya Müzesinde sergilenmektedir.”

Stadyumdan sonra kentin görkemli güney girişine doğru ilerleyebiliriz. Bu giriş alanı biraz karışık. Birden fazla kapı ve tak kafa karıştırıcı olabiliyor. Onun için önce alandaki maket üzerinden buranın nasıl bir alan olduğunu anlayalım:

Giriş alanının maketi
Roma Kapısı

Kente girerken karşımıza çıkan ilk yapı (Tiyatro ve Stadyumdan sonra) bu Roma Kapısı. Bilgilendirici levhada bu kapı ile ilgili şunlar yazılı:

"Şehir surlarının inşası sırasında pek çok tali kapı yapılan Perge'de; batıda, doğuda ve güneyde olmak üzere üç ana kent kapısı bulunmaktadır. Günümüzde Aşağı Kent'te yer alan bu üç kapıdan ikisi Hellenistik Dönem'den ve Roma Dönemi'nden kalmıştır. Yaklaşık 72.00 metre uzunluğundaki Septimius Severus Meydanı sözü edilen bu kapıların arasındadır. MS Il. yüzyılın sonunda ya da III. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülen Roma Kapısı olarak adlandırılan Kapı, kentin etkileyici anıtlardandır.

Roma Döneminde inşa edilen ve tüm kenti çevreleyen devasa savunma sisteminin parçası konumundaki Roma Kapısı yaklaşık olarak 24.00 m. uzunluğundadır. Korunabilen yüksekliği 10.00 metreyi bulan kapının meydana bakan kuzey cephesinde beş niş düzenlemesi bulunmaktadır. Sözü edilen nişlerin araları dikdörtgen biçiminde daha küçük boyuttaki nişlerle hareketlendirilmiştir. Kapının orta aksında yer alan niş, günümüzde halen büyük kent meydanına geçiş için kullanılmaktadır. Kuzey cephesi kentin görkemini ve prestijini vurgulayan fevkalade güzellikteki tonozlarla, mimari süsleme elemanlarıyla ve heykellerle donatılan kapı, daha güneyde, kentin girişinde, birbirine bakışımlı konumlandırılmış iki kule ile bağımsız olarak desteklenmiştir.

Diğer taraftan; kapının kuzeye bakan iç yüzü, MS III. yüzyılda eklenen mermerden yapılmış Suriye tipindeki alınlık ile anıtsallık kazanmıştır."


Roma Kapısının Restitüsyonu. Galiba kent tarafı.
Alandaki levhadan.

Roma Kapısı'nın gugünkü durumu. Kente girerken görülen tarafı.

Roma Kapısı'ndan geçip biraz ilerleyince daha önce inşa edilmiş Helenistik Kapı ile karşılaşıyoruz.

Helenistik Kapı

Aslında bugün tiyatro ve stadyumun hatta bir kaç binanın da ardında kalmış olan görkemli kapı Helenistik dönemde inşa edilmiş, Roma dönemindeyse geliştirilmiş.

Arkeolojik alanda kapı ile ilgili şu bilgiler var:

"Septimius Severus Meydanı'nın kuzeyinde yer alan ve kireçtaşından inşa edilmiş olan Hellenistik Dönem Kent Kapısı, kentin en eski ve etkileyici yapılarındandır. MÖ III. yüzyıla tarihlendirilen yapı simetrik olarak dizayn edilmiş iki oval kuleyle ve tonozlarla desteklenmiştir. Arka kapı, planda, kulelere bitişik nizamda yapılmış 23.00 x 30.00 m. boyutundaki at nalı (U) biçimindeki avlunun her iki kenarı duvarlarla yükseltilmiştir.

Orijinal yüksekliğinde korunmuş olan ve üç katlı olarak tasarlanmış oval kuleler, Hellenistik Dönem boyunca şehir savunmasına önemli rol oynamıştır. Bununla birlikte Roma Döneminde yapıya bazı eklentiler ilave edilmiş, iki kule arasına süslü ve kemerli bir kapı inşa edilmiştir. Paye başlıklarıyla süslenmiş kapının üst kısmında triglif ve metop düzenlemesinden oluşan arşitrav konulmuştur.

Kulelerin arasında inşa edilmiş bu yeni kapının yanı sıra, anılan kulelerin her iki yanında görülen ve avluyu sınırlandıran duvarlar da, sonradan eklenmiş düzenlemelerdendir. Bu duvarlarda alt ve üst kısımda toplam 28 niş bulunmaktadır. Sözü edilen nişlerde saptanan yazıtlı heykel kaideleri, avlunun siyasi propaganda amaçlı olarak kullanıldığını desteklemektedir. Yazıtların üzerinde Perge'nin efsanevi kurucuları ile kentin gelişmesine maddi olarak destek vermiş soyluların adları yazılmıştır."

Helenistik Kapının özgün durumuna ilişkin restitüsyon önerisi.
(Kazı alanındaki levhadan)
Helenistik Kapı'nın bugünkü durumu.
Helenistik Kapı'nın ardındaki oval avlu ve nişler.
Şefik Gür kapının ardındaki oval avluyu ve nişleri şöyle anlatıyor: “Helenistik kapı M.Ö.2. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu sur kapısının oval avlusunu oluşturan duvarlar üzerinde altta 7, üstte 7 olmak üzere her bir duvarda 14 niş bulunmaktadır. Alt katta her iki taraftaki 6 niş, kapının inşa edildiği döneme aittir. Kulelere yakın 7. nişler ve üst kattaki tüm nişler M.S. 2 yüzyılda Plankia Magna döneminde sonradan açılmıştır. Oval avlu içinde üzerinde 9 adet kurucu ismi geçen heykel kaidesi bulunmuştur. Bunlardan 7 tanesi mitolojik kurucu ismi, 2 tanesi ise Plankia Magna dönemine ait kurucu ismi taşımaktadır. Bu kurucu ismi taşıyan kitabelerin tercümeleri şöyledir:"

(Eşleştirebildiklerimin fotoğraflarını koydum)

Pandeion'un oğlu, Lykos'un oğlu Atinalı kurucu Riksos (Emin değilim)

Delphili kurucu Labos (Emin değilim)

Thestor'un oğlu kurucu Argoslu Kalkhas

Asklepios' un oğlu kurucu Thessaliali Makhaor (Emin değilim)

Koronos'un oğlu kurucu Leonteus (Emin değilim)

Ares’in oğlu Ialmenos oğlu Orkhomenoslu kurucu Minyas

Apollon’un oğlu kurucu Delphili Mopsos

Avludan çıkınca hemen İmparator Hadrianus'un ziyareti onuruna yapılan kapının altından geçiyoruz. Tabi eğer o dönemde yaşasaydık. Bugün gezdiğimizde bu kapının kalıntılarının arasından geziyoruz.

Hadrianus Takı

Hadrianus ilginç bir imparator. Yunan kültürünü çok seviyor ve 120-130 yılları arasında iki defa Yunanistan ve Anadolu topraklarında gezi yapıyor. İkinci, yani imparatorken yaptığı gezide o kentlere varmadan çok önce geziden haberdar olan kentler onun adına kapılar, taklar inşa ediyorlar. Bu nedenle bir çok kentte Hadrianus kapısı veya takına rastlıyoruz. Atina, Antalya, Perge bunlardan bazıları. Ephesos’ta da Hadrianus’un adına bir kapı ve tapınak yer alıyor.

Tak hakkında alandaki levhada şu bilgiler yer alıyor:

"Perge'nin ana arteri konumundaki Sütunlu Ana Cadde'nin başlangıç noktasında, oval plan veren Hellenistik Dönem Kuleleri'nin hemen kuzeyinde yer alan tak, üç kemerden oluşmakta olup iki katlıdır.

Tak, adından anlaşılacağı gibi imparator Hadrianus Dönemi'nde (MS 117-138) «Kentin kızı, Artemis Rahibesi, demiorgos, yaşam boyu Tannlann Anası'nın Rahibesi, dindar ve yurtsever» unvanlarını taşıyan Plancia Magna tarafından yaptırılmıştır.

Perge'deki pek çok yapıda gözlemlendiği üzere bir podyum üzerinde yükselen yapıdan günümüze yalnızca dört pylon ulaşabilmiştir. Takın ikinci katı üzerinde yer alması beklenen orta kemerinde ki yazıttan «Plancia Magna'nın takı, vatana ithaf ettiği» anlaşılmaktadır.

Tak üzerinde yer alan Yunanca ve Latince yazıtlardan; yapının inşa edildiği dönemde fevkalade güzellikteki heykellerle donatıldığı anlaşılmaktadır. Sözü edilen yazıtlara göre Artemis Pergaia, Tykhe, Diva Matidia gibi tanrılar ailesine mensup karakterlerle D vus Augustus, Divus Nero, Divus Trainus, Hadrianus gibi imparatorlarla Mariaina, Plotina ve Sabina gibi imparator eşlerinin yontuları tak üzerindeki yerlerini almışlardır. Böylelikle tak, estetik güzelliğinin yanı sıra Hadrianus ve ailesiyle, damnatio memoriaeye uğramamış Roma imparatorlarının da heykellerine ev sahipliği yaparak politik amaçlara da hizmet etmiştir."

Hadrianus Takı'nın restitüsyonu.
(Kazı alanındaki levhadan)
Hadrianus Takı'ndan geriye kalanların arasından geçip Sütunlu Cadde'ye çıkıyoruz.

Sütunlu Cadde'de ilerlemeden hemen sol taraftaki kentin 2 büyük hamamından ilki olan Güney Hamamı'nı geziyoruz.

Güney Hamamı

Hamam klasik bir Roma Hamamı düzeninde. Günümüze oldukça sağlam olarak gelmiş. Yapı hakkındaki bilgiler kazı alanındaki levhada şöyle aktarılıyor:

"Kentin iki büyük hamamından biri olan Güney Hamamı'nın kazıları 1978- 1985 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Herhangi bir simetrik plana bağlı kalmaksızın birbirine bitişik nizamda kuzeydoğu-güneybatı uzantısında tasarlanmış olan bu hamam apodyterium, frigidarium, tepidarium ve caldarium olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır.

Pamphylia Bölgesi'ndeki diğer Roma Dönemi hamamlarında gözlemlendiği üzere yan yana sıralanmış mekanlardan oluşan Güney Hamamı'na gelen ziyaretçiler ilk olarak soyunma odası işlevi gören, duvarlarında raflar bulunan apodyteriumu gezmektedir. Genelde dikdörtgen plan arz eden bu apodyteriumlar taştan ya da ahşaptan oturma sıralarına sahiptirler.

Bu ünitenin yanında olasılıkla palaestrada yapılan idmanlar sonrasında temizlenme yeri olarak kullanılan yüzme havuzuna yani, natatioya geçilmektedir.


Güney Hamamı planı. (Kazı alanındaki levhadan)

Solda Palaestra, sağda Hamam
Anılan mekânın hemen yanında apsidal planlı soğukluk bölümü, frigidarium bulunmaktadır. Bu bölümü sırasıyla ılıklık (tepidarium) ile çökmüş durumdaki ısıtma sisteminin yer aldığı hypokaust ve sıcaklık bölümü (caldarium) izlemektedir.

Doğuda kalan propylondan sonra gençlerin fiziksel aktivitelerini sergiledikleri palaestraya geçilmektedir. Palaestra'nın hemen kuzeyinde, frigidariumdan kemerli bir kapı ile geçilen koridorda bulunan heykel kaidesindeki yazıta istinaden Claudius Peison Galerisi olarak adlandırılan birim gelmektedir.

Farklı yapı evrelerine sahip olan ve MS I. ve II. yüzyıllara tarihlendirilen Güney Hamamı'nda yapılan kazılarda, yapının mekanlarının tabanlarının MS IV. yüzyılda mozaiklerle renklendirildiği, duvarların ise mermer plakalarla kaplandığı saptanmıştır. Diğer taraftan, Yunan mitolojisinden tanınan Athena, Aphrodit, Nemesis, Hygieia, Asklepious, Genius gibi karakterlerin yanı sıra «üç güzeller» olarak bilinen heykel grubu ile rahibe heykelleriyle donatılan Güney Hamamı adeta kullanım gördüğü dönemde bir sanat galerisi görünümünde olmalıydı."

Caldarium yeni sıcaklıktan bir görüntü. Müthiş kemerler...
Hamamın hemen karşısında yiyecek ağırlıklı bir pazar Macellum var. Kare formlu, dükkanların çevrelediği ve ortasında muhtemelen Side'dekine benzer biçimde dairesel Tyke tapınağının olduğu bir avludan oluşan bu pazar kentin o dönemdeki en canlı alanlarından biri idi.


Agora / Macellum

Perge agorası gördüğüm, en anlaşılır, ayakta kalmış agoralardan birisi. Dükkanlar, önlerindeki yarı açık alan, kapıları rahatlıkla algılanabiliyor. Ortasındaki dairesel yapı ise oldukça ilginç. İlk bakışta Side agorasının ortasındaki tanrıça Tykhe'ye adanmış tapınağa benziyor ancak ondan çok daha büyük. Henüz tam olarak anlaşılamamış bu yapı ve agora hakkında kazı yerindeki tabeladan aktarıyoruz yine bilgileri:

"Perge Agorası, planlamaya dayalı kent modeli ve yapılanma karakteri ile Anadolu Roması'nın en düzenli yerleşimlerinden birine referans sunmaktadır. Hellenistik Dönem giriş kapısının doğusunda yer alan Agora, geniş bir stoa ile çevrelenmiştir. Bunun etrafında sütunlu galerilerle çevrili kaldırım kısmı bulunur. Zemin kısmı süslü taban mozaikleriyle kaplı olan galerilerin arkasında dükkânlar vardır. Anadolu'daki türdeşlerinden farklı olarak Perge Agorası'nda dükkanların kapıları alternatifli şekilde içe ve dışa açılacak şekilde düzenlenmiştir. Yapının dört bir portikosunun merkezinde giriş bölümleri yer almaktadır. Bunlardan batı tarafta kalan açıklık, esas giriş mekânı olarak kullanılmıştır. Alanın doğal eğimi göz önünde bulundurulduğunda güneyde kalan mekânların iki katlı olduğunu söylemek mümkündür.

Önceleri Agora olarak tanımlanan yapı, aynı zamanda etin ve balığın yanı sıra, parfüm gibi lüks ürünlerin de satılmış olması nedeniyle sonradan Macellum olarak adlandırılmıştır.
Boyutları bakımından Türkiye'nin ikinci büyük Agorası olan mekân, iç içe geçmiş üç kareden oluşmaktadır. Yaklaşık 51.00 x 51.00 m. ölçülerindeki iç kısım, sıkıştırılmış topraktandır. Yapının ortasında yer alan dairesel planlı tholos, Side'de gözlemlendiği üzere bir tapınak öncülüne sahip olabilir. Ancak Doğu Roma (Bizans) Döneminde tholosun podyumu içine duvar örülerek ayazma olarak kullanıldığı da düşünülmektedir."

Agora

Olasılıkla balıkçıyı gösteren tabela.

Ortadaki dairesel yapı.

Dairesel yapının restitüsyonu. (Levha+Photoshop)
Sütunlu Caddeler

Perge’nin en görkemli yanlarından birisi de, kentin içinde birbirini kesen son derece geniş, iki tarafı dükkan sıraları ve sütunlu yarıaçık mekanlarla, bazen ortasında bazense bir yanında su akan müthiş bulvarları.





Sütunlu cadde denilen bu yollar hakkında bilgilendirme tabelasından şu bilgileri aktaralım:


“Perge'de Aşağı Kent'in ana caddelerini kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda kuzeyde birbirini keserek kavşak oluşturacak biçimde, kenti dörde ayıran iki sütunlu cadde bulunmaktadır. Bunlardan kentin ana arteri konumundaki kuzey-güney aksında uzanan Sütunlu Ana Cadde, güneydeki Hadrianus Dönemi Takı ile kuzeyde, Akropolün yamacındaki Kestros Çeşmesi (F3) arasında yaklaşık 480 metre boyunca uzanır.

Düz bir hat halinde devam etmeyen Cadde, dört hafif kırılma göstermektedir. Bu aks değişikliğinin nedeni, caddenin inşasından önce geçeceği yerler üzerinde bulunan önemli kamu yapılarının varlığına ve önceden var olan bir Hellenistik Dönem" caddesinin mevcudiyetine bağlanmaktadır. Bununla birlikte cadde güneye doğru henüz kazılmamış alana doğru devam etmektedir Yaklaşık olarak 22 metre genişliğindeki cadde, yaya ve araba trafiğine uygundur Nitekim Cadde'nin tamamen sarımsı kireçtaşı levhalarla kaplıı tabanında tekerlek izleri seçilebilmektedir.

Cadde'nin batısinda 6.50 m., doğusunda ise 5.50 m genişliğinde portikolar bulunmaktadır. Portikoların tabanı çok renkli kireçtaşından mermerden ve pişmiş topraktan tesserealara ile geometrik desenli mozaiklere sahiptir. Portikoların gerisinde ise ortalama 5.00 m. derinliğinde dükkanlar sıralanmaktadır.

Sütunların kaideleri istisnasız Attik-lon tipinde olup, hepsi Prokonnesos mermerinden işlemiştir. Sütun kaidelerinin oturduğu postamentler ise kireçtaşındandır. Postamentler çoğunlukla kare-dikdörtgen olmakla beraber sekizgen örnekler de görülmektedir.

Portikoların arkasındaki dükkanlar ortalama 5.00 m. derinliğe sahiptirler. Bunların 2.50 m. yüksekliğindeki profilli söveleri ve 0.50 m. kalınlığındaki lentoları ile 3.00 m. yüksekliğinde girişleri vardır. Kuzeyden gün doğru alçalan bir kotla devam eden caddenin ortasından, kentin özgün özelliği olarak tanımlanabilecek açık bir su kanalı geçer.

Yapıldığı dönemde Akropol eteğindeki Kestros Çeşmesi (F3) üzerindeki Kestros heykelinin altından akan ve çeşmenin havuzunu dolduran su, buradan havuzla bağlanmış olan kanalın içine, kanal vasıtasıyla da caddenin ortasından kentin güneyine doğru akmaktaydı. Kanal kavşaktaki bir kesintinin ardından kavşağın güneyinde devam eden caddenin başından devam etmektedir. Kanal; Hadrianus Takı'nın güneyinde, Tacitus Caddesinin başlangıcı hizasında son bulmaktadır. Ancak son yıllarda yapılan araştirmalar sözü edilen su kanalının güneyde Roma Kapısı'nın dışında da var olduğu bilenen Sütunlu Ana Cadde'ye paralel olarak devam ettiğini ortaya koymuştur. Dışı profilli kireçtaşından yapılmış kanal, 2.00 m genişliğinde olup, derinliği 0.78 ile 1.20 m. arasında değişmektedir. Kanalın tabanı büyük kireçtaşı levhalarla kaplanmıştır. Bir başka özelliği, içinin yaklaşık her 8.00 m aralıkla, hemen üst sınırına kadar yükselen kireçtaşı bloklarla kompartımanlara ayrılmış olmasıdır. Bunun işlevinin, suyun debisini azaltıp, üstteki pisliğin dibe çökmesini sağlayarak akan suyun her daim temiz kalmasıni sağlamaya yönelik olduğu öngörülmektedir. Tam ortasından geçtiği caddeyi iki kısma ayıran kanalın üzerinde, yayalar için karşı tarafa geçişi sağlamak amacıyla dar köprüler yerleştirilmiştir. Bunlar planlı bir şekilde caddeyi dik kesen ara sokaklara karşılık gelecek şekilde yapılmışlardır. Kanalın tam altından kentin ana atık su kanalının da geçtiği saptanmıştır.

Bu iki yapı arasında uzanan caddenin de, kentte MS. II. yüzyılın ilk yarısında görülen yoğun inşa faaliyetlerine bağlı olarak, başındaki ve sonundaki anıtsal yapılarla birlikte planlandığı, bir başka deyişle yapımına Hadrianus Dönemi'nde başlandığı düşünülmektedir."

Nymphauem'dan sütunlu cadde ve ortadaki su kanalı.

Bu ortasından su akan refüjlerin bugün modern Antalya kentinde de sıklıkla rastlanıyor. Acaba Perge'den mi ilham almışlar?

Demetrius Apollonios Takı

Sütbulu caddelerin kesiştiği önemli bir kavşak noktasında günümüze sadece başlangıç sıraları kalmış bir tak bulunur. Bu yapı ile ilgili kazı yerindeki levhadan şu bilgileri ediniyoruz:

"Planlamaya dayalı kent modelleri arasında güzide bir yere sahip olan Perge'de Sütunlu Ana Cadde ile kentin doğu-batı aksında uzanan ikinci! konumdaki caddesinin kesiştiği noktada yer alan bu yapının kazıları 1972-1973 yıllarında Ord. Prof. Dr. A. M. MANSEL tarafından tamamlanmıştır. Kentin ikinci kazı başkanı Prof. Dr. Jale İNAN tarafından Demetrius Apollonios Takı olarak adlandırılan yapı, adak yazıtının sonunda yer alan «Gaius Caristanius Fronto ve aynı eyaletin finansörü Lucius Vienus Longus'un anıtı kutsayıp vakfettiklerine» ilişkin bölümüne istinaden MS 81-84 yıllarına tarihlendirilmiştir.

Anıtsal nitelikteki tek kemerli takın yüksekliği 11.00 metreyi bulmaktadır ancak yapının günümüze değin sağlam olarak gelebilmiş kısımları, kare pylon ayaklarıdır. Diğer taraftan yapının hemen tüm parçaları eksiksiz olarak ele geçirilmiştir ve tam bir restitüsyon çalışması yapmak mümkün olmuştur.

Sözü edilen zafer takının en önemli özelliği üzerinde bulunan kesik alınlıktır. Mimarlık tarihi açısından anılan düzenleme, kronolojik olarak kesik alınlıkların en erken örneğini yansıtmaktadır. İki pylon üzerinde yükselen anıtsal yapıda Dorik ve İonik stil birlikte kullanılmıştır. Takın gerek doğu gerekse batı cephesinde eski Yunanca ithaf metinleri okunmaktadır.

Bu yazıtlara göre yapının «İmparatorluğa özgü Kanun Düzeni, kurtarıcı ve duaları işiten Pamphylia Apollonu, Kurtarıcı ve Sığınmacı Artemis Pergaia ve Dindar imparatorsever, Kutsal Neokoros Kenti Perge»ye adandığı; «Artemis rahibi, demiourgos, genç, yetişkin ve çocuk gymnasiarkhosu, sadık imparatorsever, yurtsever, erdem' bütün Apollonios oğlu Demetrios ve kardeşi Apollonios» tarafından yaptırıldığı yazılmaktadır."

Bu da takın mevcut durumu ile restitüsyonunun çakıştırılmış hali:

Demetrius Apollonios Takı

Nymphaeum ve Seyir Terası

Nymphaeum hakkında bilgilendirme tabelasından şu bilgileri ediniyoruz:

"Sütunlu Ana Cadde'nin kuzeyinde, Akropolün güney eteğine yaslanmış olan yapı, "U" form veren iki katlı bir çeşme - yapı kompleksidir. Kireçtaşından inşa edilmiş yapının genişliği 21.00 m.dir. Günümüze kısmen ilk katı ulaşmış çeşmenin birinci katı 8.60 m., ikinci katı ise 4.80 m. yüksekliğindedir.

Asıl çeşmenin yer aldığı cephenin her iki tarafında, üzeri kasetli tonozla örtülmüş iki geçit aracılığıyla Akropole çıkılmaktadır. Sözü edilen geçitlere bitişik nizamda öne doğru konumlandırılmış kanatlar yapılmıştır. Günümüzde halen ayakta kalabilen çeşme yapısının alt katında merkezde diğerlerinden büyük olmak üzere üç kemerli niş izlenmektedir.

Arka kısımda pencere görünümündeki nişin önünde, suyun aktığı bölümde, balkon şeklindeki cephenin üzerine Nehir Tanrısı Kestros'un heykeli yerleştirilmişti.

Kestros heykelinin dışında anılan çeşmeden farklı heykellerde gelmiştir. Bunlar arasında; Yunan tanrılar ailesinin önde gelen üyelerinden Zeus, Artemis ve Apollon olup ayrıca biri giyimli diğeri çıplak halde betimlenmiş iki Hadrianus heykeli bulunmaktadır.Giyimli Hadrianus heykeli dikkate alındığında çeşmenin MS 117-138 yılları arasında yapıldığını söylemek mümkündür. "

Nymphaeum'un şimdiki hali ve restitüsyon çizimi.
2018 yılında Nymphaeum'un hemen arkasından Akropol'e doğru çıkan bir basamaklı yürüyüş yolu yapılmış ve bu yolun bir durağında güzel bir seyir terası var. BUraya kadar gelmişken mutlaka buraya çıkıp yukardan manzaranın tadını çıkarmak gerek.

Seyir terasından manzara.
 Palaestra

Seyir terasından aşağı inip sola, batıya doğru döndüğümüzde burada bizi batı kapısına götüren sütunlu caddeye varıyoruz. Bu cadde üzerinde güzel bir kemerli geçit ve oldukça büyük boyutlarda bir Palaestra, yani spor alanı çıkıyor. İstisnai bir yapısı olan bu palaestra hakkında şu bilgiler veriliyor:

"Kentin kuzeybatısında, Akropolün güney eteklerine yaslanmış olan Palaestra (Spor Akademisi / idman Yurdu), Perge'nin diğer önemli kamu yapıları gibi düzgün kesilmiş kireçtaşı bloklardan inşa edilmiştir. Kare planlı ve iki katlı olarak tasarlanmış yapının kazısı tamamlanmamıştır. Bununla birlikte yapıya ilişkin olarak, Roma Dönemine ait gymnasiumlardan farklı şekilde bağımsız bir kompleks olarak planlandığını, gerek korunma durumu gerekse boyutları açısından Anadolu'nun en önemli palaestralarından olduğunu söylemek mümkündür.

Solda Palaestra'nın giriş cephesi, ilerde kemerli geçit.
Kuzey duvarı haricinde doğu, güney ve batı duvarları kısmen ayakta kalan yapının, biri güney cephede diğeri batıda olmak üzere iki girişi mevcuttur. Alanda 2012-2013 yıllarında Antalya Müzesi Müdürlüğü başkanlığında sürdürülen kazılar yapının güney cephesinin ön yüzünde bir podyum bulunduğunu ortaya koymuştur. Doğuda 1.30 m. yüksekliğe sahip olan podyum, kot farkından dolayı batıda cadde zemini ile bütünleşmektedir. Yaklaşık 2.60 m. genişliğindeki podyum, 0.70 m. yüksekliğindeki parapetlerle desteklenmiştir. Parapetleri standart aralıklarla yarım daire formundaki kurnalarla donatılmıştır. Böylelikle yapının kütlesel görünümü hafifletilerek görsel açıdan ön cephesi hareketlendirilmiş olup estetik kaygılar da gözetilerek bir havuz/çeşme oluşturulmuştur.

Kapı lentosunun ortasında bulunan ve noksan durumdaki yazıttan bahse konu anıtsal yapının «C. Julius Cornutus ve eşinin yapıyı, imparator Nero'ya adadığı» dolayısıyla yapının MS I. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.

Palaestra'nın giriş kapısı.
Diğer taraftan, İmparatorluk Döneminde , kent sakinlerinin artan su ihtiyacını karşılamak amacıy'l,a yapının doğusunda, Palaestra'ya organik biçimde bağlanmış bir su kemeri eklenmiştir. Kuzey-güney istikametinde uzanan bu su kemerinin yüksekliği 4.25 metredir. Doğu-batı uzantılı ikinci kemerin yüksekliği ise 3.30 m. olup bu kemer, Batı Sütunlu Cadde'ye paralel devam eden su kanalını beslemektedir."

Mozaikli Mekan

Batı hamamına doğru giderken sol koldaki mekanlardan birisinde özel, mozaikli bir zemine rastlanmış. Mozaikler açığa çıkarıldıktan sonra zarar görmemeleri için demir bir parmaklıkla kapatılmış mekan. Bilgilendirme tabelasında şu bilgiler aktarılıyor:

“2013 yılında ziyaret açılan Sütunlu Batı Cadde'nin Güney Portikosu'nda diğer dükkânlardan ayrılan mekânın uzun kenarlarını oluşturan duvarlar, üstte tonozla birbirine bağlanmıştır. 6.00x7.30 m. boyutlarındaki yapının korunabilen yüksekliği 6.00 m.'dir.

Yapıda iki farklı mimari evre saptanmıştır. Bunlardan ilki oval formlu niştir Kondisyonu sağlam olan düzenlemenin cephesi renkli mermerle kaplanmıştır. Derinliği 0.40 m.'yi bulan düzenleme ile yapının duvarlarında izlenen freskler MS 6 yy.'da yapıya eklenmiştir. Perge'de kazısı yapılmış en büyük dükkân olan mekânın zemininde mitolojik bir kompozisyonun betimlendiği merkezde 4 savaşçı/kahraman figürü izlen m ektedir. Savaşçıların üzerinde, "Nephele" elleriyle kavradığı  Iphigeneia'yı göğe yükseltmektedir.

Sahnenin altında sol yanda birbirlerine yakın duran üç erkek figürü seçilmektedir. Künyelere göre ikinci figür "Agamemnon", üçüncü figür "Odysseus" olmalıdır. Karşı taraftaysa, "Akhilleus" ile "Aias" simgelenmiştir. Solda, elinde mızrak tutan Akhilleus'tur. Savaşçının yanında miğferi ve mızrağı seçilebilen Aias durmakta dır. Künyelerin yani sıra sahnenin solundaki yazıtta: "Zoilos ve Bkygos yaptılar/yaptırdılar (?)" ifadesi geçmektedir

Mozaikte Antik Dönem'e damgası vurmuş olan Troia Savaşları'ndan bir sahne canlandırılmıştır: Agamemnon'un, kızı lphigenia'yı kurban verme sahnesi. Ancak Perge sahnesinde Iphigenia'yı kucaklayıp kaçiran Artemis değil Nephele'dir. Hikâyeye göre Nephele, Athamas'ın ilk karısıdır. Athamas, Ino ile evlenmek için Nephele'yi boşar, Bulut Tanrıça da, çocuklarını kurtaracak olan altın postlu koçu gönderir.

Mekânın bir dükkândan çok daha öte, M.S. 2. yy 'da dinsel işleve sahip sunu/kurban mekânı olarak kullanıldığı ve MS 5.-6. yy.'da Doğu Roma (Bizans) iskânı sırasında yine ruhani amaçlara hizmet eden ayazmaya ya da şifahaneye çevrildiği söylenebilir”

Mozaikli mekan.

Bu mozaiğin konusu olarak Truva Savaşı'nın başlangıcına dair bir olayın seçilmiş olmas, daha önce de değinildiği gibi Perge'nin kurucularının Truva Savaşı'ndan dönenler olma olasılığı ile bağlantılı olsa gerek.

Batı Kapısı, Batı Hamamı ve Caracalla Nymphaeumu

Yolun sonunda ufak bir meydana varıyoruz. Bu meydan kentin bir başka girişi olan Batı Kapısı'nın hemen önünde. Meydanın solunda Antalya Arkeoloji Müzesi'ndeki bir çok heykelin bulunduğu Caracalla Nymphaeum'u yani çeşmesi bulunuyor. Biraz yukarıda ise henüz geziye açılmamış Batı Hamamı var.
Batı Kapısı

Caracalla Nymphaeumu hakkında alandaki levhadan şunları öğreniyoruz:

"Pampylia'nın ana istasyonlarından olan Perge'de Sütunlu Batı Cadde'nin sonlandığı, Batı Kent Kapısı ile Kuzey Hamamı'nın birbirine baktığı noktada Antalya Müzesi Müdürlüğü başkanlığında 2014 yılında yapılan kazılarda anıtsal nitelikte bir havuz açığa çıkarılmıştır. Perge'nin görkemli geçmişine tanıklık eden yapının cephe duvarı 15.00 m. uzunluğunda olup havuzun derinliği 2.50 m. olarak ölçülmüştür.

Uzunluğu 18.00 metreyi bulan üç basamaklı bir podyum üzerinde yükselen anıtsal çeşme, yarım daire planlıdır. Kuzey Hamamı'nın eteklerine yaslanmış olan çeşme, suyunu aynı hamamdan gelen kanallarla beslenen ve yunus biçiminde tasarlanmış kurnalardan almaktadır. Diğer taraftan yarım daire formlu diğer bir kurna ise çeşmenin cephe duvarını oluşturan parapet bloklarının tam merkezine oturtulmuştur.

Caracalla Nymphaeumu

1946 yılından beri devam eden kazı tarihçesi içinde varlığı bilinmeyen yapı «F5 Nymphaionu & Caracalla Çeşmesi» olarak adlandırılmıştır. Kuzey cephesi, Batı Kent Kapısına bakan havuz, fevkalade güzellikteki heykellerle donatılarak kente çağdaşları arasında yüksek bir prestij kazandırmıştır. Perge plastik sanatının seçkin örneklerini temsil eden bu yaratılar arasında; Apollon, Asklepious, Helios, Aphrodit, Nemesis, Selena, Tykhe gibi tanrılar/tanrıçalarla Yunan mitolojisinin tanınmış simalarından Dioskur ve Telesphorus gibi karakterlerin heykelleri bulunmaktadır. Tümü Antalya Müzesi'nde sergilenmekte olan bu heykellerin yanı sıra anılan çeşmede ele geçirilen imparator Caracalla heykeli (MS 217), yapının tarihlendirilmesi hususunda önemli ip uçları sunmuştur."

Batı Hamamı


Tiyatro


M. Edip Özgür’ün “Antalya Müzesi Perge Tiyatrosu ve Heykelleri’yle Tarih ve Mitoloji Gezisi” isimli kitabı, Perge tiyatrosu hakkındaki en iyi kaynaklardan birisi. Onun için bu bölümün çoğunu bu kitaptan aktarıyorum:

“65 yıllık kazı geçmişi ile Anadolu kazılar tarihinin ilk sayfalarında yer alan Perge antik kentinin en anlamlı kazı alanı hiç şüphesiz ki tiyatrosudur.1985-94 yılları arasında 10 yılı aşkın süreyle gün ışığına çıkarılan ve Antalya Müzesinde yeni bir galerinin oluşmasını sağlayan heykellerinden önce buluntu yerleri olan tiyatrodan ana hatları ile söz etmenin yararlı olacağı kanısındayız Bilindiği gibi Antalya - Alanya karayolunun 17.km.'sindeki Aksu bucağından kuzeye dönüp Perge kalıntılarına yönelen asfalt yolun solundaki, şehrin ziyaret edilen ilk anıtsal kalıntısı tiyatrodur. Şehrin güney-batısındaki Koca Belen tepenin doğu yamacına yaslandırılmış olup sahne binası dışında günümüze oldukça iyi korunagelmiştir. Giriş antik dönemde olduğu gibi bugün de sahne binasının her iki yanındaki parados denilen kemerli alt girişlerin güneyde olanından sağlanmaktadır. Oturma sıraları arasındaki yatay koridora (diazoma) açılan girişlerle (vomitoria), en üstteki kemerli galerinin ortasındaki kapı da girişi sağlamak taydı ki, Perge Tiyatrosu bu çok sayıdaki giriş-çıkışla bölge tiyatroları arasında seyirci sirkülasyonu en akicı olanıdır. Mimari özellikleri ve yapım teknikleri ile Greko - Romen tipinde olup seyircilerin oturduğu Auditorium altlı-üstlü iki bölümdür. 113.50 m.çapindaki yarım daireden biraz daha geniş bu alanın alt bölümü 19, üstü ise 26 merdivenle kesilmiş olup iniş-çıkışı kolaylaştırırlar. Yaklaşık 14.000 kişi alabilen auditoriumun en üst sırası Roma devri özelliği olan kemerli bir galeri ile çevrelenmiştir. Sahne binası ile oturma sıraları arasındaki yarı daireden biraz daha geniş düz alan orkestra kısmıdır. Seyircilerin oturma sıralarına, aktörlerin ise sahne binasına geçişlerini sağlayan bu alan I.S.3. yüzyıldaki gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin gereği mermer bir korkulukla çevrilmiştir.



(...)

Tiyatrodaki gösteriler ahşap bir platformda sergileniyordu. Ancak Romalılar için gladyatör dövüşleri ve yarışlar oyunlardan daha eğlenceliydi. Tiyatro ücretleri halk için çokluk ücretsizdi . Memurlar popüler olmak ve daha yüksek görevler edinebilmek için masraflara katıl ödeme yaparlardı. Romalılar kaba dil ve şakaların kullanıldığı gülünç oyunlardan hoşlanırlar, Yunan aktörler tarafından giyilen komik ve trajik rolleri gösteren deri maskları genellik le hicivlerde yüzlerine takarlardı. Kare, oval, balık ve kuş şekilli tiyatro biletleri metal kemikten yapılır, bir kenarlarında oturma yer sıralarını gösteren işaretler bulunurdu Yapım tarihini gösteren yazıtlar hasarlı da olsa Perge Tiyatrosu'nun kesin yapılış tarihi hakkında önemli ipuçları vermektedirler. Eldeki mevcut buluntulardan imar çalışmalarının İS. 1. yüzyıl sonlarında başladığı düşünülebilir . Genel olarak tiyatronun İ.S. 2. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği ve şehrin soylu hanımlarından Plankia Magna ve ailesinin şehre diğer bir armağanı olduğu anlaşılmaktadır.

Tiyatrodaki kazı ve restorasyon Prof. Dr. Jale İNAN tarafından 1985 yılında yeniden başlatılmıştır ki, bu çalışmalar tiyatro için yeni bir dönemin de başlangıcı olmuştur. 1985 yılından beri aşağı kavea ve orkestra, orkestrayı çeviren korkuluk levhalar sahne binasının podyumunu süsleyen Dionysos frizinin yeni panelleri gün ışığına çıkarılan önemli bölümlerdir. Bu panellerden tanrının deniz serüvenlerini betimleyeni, ele geçirilenlerin en çarpıcısıdır. Daha önce bulunanlarla yeni mimari buluntular bugün tiyatronun karsısındaki alanda sergilenmektedir. Üstün bir işçilik gösteren yüksek kabartmalı bloklar arasında kurban sahnesini gösteren friz son yılların en anlamlı buluntusu olup ortada kader tanrıçası Tykhe, sağ elinde Perge Artemis'ini temsil eden idolü tutar şekilde betimlenmişti Hiç şüphe yok ki, sahne binasının mimari özelliklerinin çözülmesinin yanında ele geçen heykel buluntuları Anadolu arkeolojisinin son yıllardaki en çarpıcı örnekleridir. Bunlardan 3 m.den fazla yüksekliği ile Büyük İskender'in şaşırtıcı anıtsal portre heykeli, tipinin dünya da bilinen tek örneğidir. Gerek mimari, gerekse heykeltraşlık özellikleriyle antik tiyatrolar arasırnda en özgün yere sahip Perge Tiyatosu, restorasyonunu ve eski günlerdeki ihtişamını sabırsızlıkla beklemektedir”



Tiyatro hakkında alandaki levhada da şu bilgiler var:

"Kocabelen Tepesi'nin yamacına yaslanmış olan Perge tiyatrosu, Greko-Romen tarzında inşa edilmiştir. Oldukça iyi korunmuş durumdaki tiyatronun auditoriumu yarım daire planlı olup her iki uca doğru uzanmaktadır. İlk önce Yunan tipinde inşa edilen tiyatro, daha sonradan Roma tipine dönüştürülmüştür. Diğer tüm antik dönem tiyatrolarında olduğu gibi Perge tiyatrosu da; Sahne Binası, Orkestra ve Oturma Sıraları olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır.

Sahne binasının yüksek dış cephe duvarı kemerli özel destek duvarlarıyla güçlendirilmiştir. Roma stilinde tasarlanmış olan sahne bölümü 52.00 m. uzunluğundadır. Araştırmalar ışığında birden fazla yapı evresinin saptandığı bu kısımda, mimari konstrüksiyonun ve bezemelerin durumuna göre sahne binasının önce iki katlı olarak dizayn edildiği (MS 170-190), sonradan üçüncü katın eklendiği (MS 193-211) ve bu esnada proskenionun da yeniden elden geçirildiği anlaşılmıştır. Merkezde olanı diğerlerine göre daha büyük olan beş kapı ile donatılmış olan yapının cephesi, Pergeli sanatçıların ellerinden çıkan fevkalade güzellikteki zenginlikteki frizlerle hareketlendirilmiştir. Tümünün belli bir zamanda tamamlanmadığı, farklı dönemlerde tekrar tekrar bitirilmeye çalışıldığı anlaşılan friz kuşaklarında tanrılarla devler arasındaki savaşlar ile Anadolu'da oldukça önemli bir konuma sahip olan Şarap Tanrısı Dionysos'a yönelik betimlemeler dikkat çekicidir.

Sahne binası ile oturma sıraları arasında yer alan, iki paradosla girişi sağlanan orkestra, Roma Dönemi boyunca pek çok kez müdahaleye maruz kalmıştır. Orkestranın yarıçapı 52 ayak, 12 parmak olup sözü edilen yarı çap Perge tiyatrosunu Efes ve Aizonai tiyatrolarından sonra Türkiye'deki benzer yapılar içinde üçüncü sıraya yerleştirmektedir. MS III. yüzyılda gladyatörlerin vahşi hayvanlarla yaptıkları mücadeleler esnasında izleyicileri korumaya yönelik olarak orkestra yayını çevreleyen, izleyicilerin görüşünü engellemeyen bir korkuluk eklenmiştir.

Oturma Sıraları ise bir diazoma ile ikiye ayrılmıştır. Birinci kademenin sonundaki sırtlıklı sırayla beraber orta yolun altında toplam 19 oturma sırası, bu sıraları kesen 12 ışınsal merdiven yolu ; ikinci kademede ise 23 sıra ile bunları kesen 24 ışınsal basamaklı düzenleme bulunmaktadır. Sağlam bir izleyici koyağına sahip olan tiyatro yaklaşık 12.000 kişiliktir."

Perge tiyatrosu gördüğüm en iyi durumdaki, dolayısıyla en fotojenik tiyatrolardan birisi. Yoğun bir gezi sonrası uzun süre basamaklarında oturup Antik dünyayı hayal etmek için ideal.




KAYNAKLAR:

Arkeolojik alandaki bilgilendirme tabelaları

Anita Gillett, “Antalya ve Çevresi”

M. Edip Özgür, “Antalya Müzesi Perge Tiyatrosu ve Heykelleri’yle Tarih ve Mitoloji Gezisi”

Perge'yi Ayhan Sicimoğlu'nun keyifli anlatımıyla gezmek isterseniz aşağıdaki adrese başvurabilirsiniz. Gerçi Ayhan Bey ara sıra olmayacak şeyler söylüyor, hatalar yapıyor ama yine de hastasıyız... Arkeolojik alandaki bazı restorasyonlara kaynak sağlamasını da ayrıca takdir ettik Ayhan Abi'nin.


https://www.youtube.com/watch?v=4-kI4ZynJHY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder