17 Ekim 2020 Cumartesi

Antik Çağ Romanları

Tarihi romanlar, tarihi sevmenin, sevmeye başlamanın iyi bir yolu. Ben özellikle Antik Yunan ve Roma’da geçen romanların hastasıyımdır. Rastladığım bu kapsama giren kitapları hemen alır okurum. Gerçi galiba başlarda daha keyif veriyordu bu kitaplar. Artık bazen kendimi yazarın yaptığı tarih hatalarının peşine düşmüşken buluyorum. Bir nevi mesleki deformasyon.

Yeri gelmişken sıklıkla yapılan tartışmaya da değinmeden geçmeyeyim, tarih kurgu eserden (roman, dizi, sinema vs...) öğrenilmez arkadaşlar. Şüphesiz bu eserler dönemleri gözümüzde canlandırmamıza müthiş katkı sunarlar ancak bunların bir kurgu olduğunu, bilim insanlarının kaygı ve dikkatlerine sahip olmadıklarını akıldan çıkarmamak lazım.

Aşağıda bu alana ilgi duyanlar için bazı kitap önerilerim ve kısa tanıtımlarım var. En çekindiğim şey bir roman veya film hakkında spoiler yemek olduğundan mümkün olduğunca içeriklere girmemeye çalışacağım merak etmeyin. Sıralamayı genelde yaşandıkları/kurgulandıkları döneme göre yaptım. Önce Arkaik, sonra Klasik ve Helenistik dönem, en sonda da Roma dönemi romanları...

12 Ekim 2020 Pazartesi

Troya'nın Yeni Finali

Troya Savaşı ve sonucu hakkında herkesin iyi kötü bilgisi vardır. 

Çook çok özetle, Akhalar, yani Yunanistan anakarasından gelen kavimlerden oluşan ordu 10 yıl boyunca Troya kentini kuşatır, türlü türlü savaşlar olur ancak bir türlü kent ele geçirilemez. En sonunda kurnaz Odysseus bir "Tahta At" hilesi ile kenti alma planı yapar. Akhalar sanki yenilmişler gibi gemilerine binip geri çekliecek, Bozcaada arkasına saklanacaklardır. Çekilmeden önce de -sözde- dönüş yolculukları sorunsuz olsun diye tanrıların gönlünü yapmak için büyük bir tahta at inşa edip adak olarak Troya sahiline bırakacaklardır. Tabi asıl plan, bu tahta atın içine savaşçıların gizlenmesi, Troyalılar atı kentlerine sokunca içerden kent kapılarının bu savaşçılar tarafından açılması ve geri dönen Akha ordusunun kente dalıp katliam yaparak kenti ele geçirmesi vardır ve plan tam da böyle gerçekleşir.

Saftirik Troyalılar tahta atı kente alıyor. Hiç inandırıcı değil. Bi de halay çekiyolar. Yok artık... Ama hakkını verelim, çok güzel bir görselleştirme. Ne yazık ki internette sahipsiz dolaşan bu görselin kime ait olduğunu bulamadım. 
(Görsel: web1)

Bu anlatı ve sonrasında Odysseus'un yurduna dönüş macerasını konu alan yani Homeros'un ünlü Ilyada ve Odysseia mitleri herhalde şimdiye kadar en çok yazılan, okunan yorumlanan anlatılardır. Haklı olarak Batı edebiyatının başlangıcı olarak kabul edilir. Tabi Homeros hikayenin tamamını anlatmaz. Örneğin tahta at kısmı Homeros'ta yoktur, diğer kaynaklara başvurmak gerekir.  

Neyse, amacım çok fazla bu anlatıların derinlerine dalmak değil, yoksa çıkamayız ama şimdiye kadar okumamış olanlara Ilyada ve Odysseia'yı şiddetle tavsiye etmeden geçmeyeyim. Doğrudan Homeros'un ağdalı diline atılmaktan çekiniyorsanız öncesinde düzyazı olarak, örneğin Şefik Can'ın "Klasik Yunan Mitolojisi" kitabı veya benzer bir çok kaynaktan mitin düzyazı ve özetlenmiş halini okuyup sonra Homeros'a geçebilirsiniz. Ama Homeros'u mutlaka okumanız gerekir. Çok görkemli ve etkileyici bir anlatımdır. 

Anadolu'nun görkemli anlatıları/anlatıcıları deyince ben hep şu üç kişiyi kafamda birbirine çok yakın addederim:

Homeros --- Yaşar Kemal --- Halikarnas Balıkçısı


Yaşar Kemal'in özellikle dönüp dönüp okuduğum İnce Memed'inde Homerosvari bir tat bulurum. Halikarnas Balıkçısı da bana sanki Ege'nin Yaşar Kemal'i gibi gelir.

4 Ekim 2020 Pazar

Ayasofya Kilise mi, Cami mi, Müze mi?

Hakkında bu kadar çok şey yazılan bir yapı hakkında yeni bir şeyler yazmak zor. Herkesin bu kadar bildiği ya da belki bildiğini sandığı bir yapı hakkında... Ama Caesar yazısında da söylediğim gibi bazı şeyleri o kadar çok bildiğimizi sanıyoruz ki bu sanrımız o şey hakkındaki bilgisizliğimizi gizleyebiliyor. Bu nedenle Ayasofya’yı derli toplu bir şekilde tekrar yazmak iyi olacak gibi görünüyor. Hazır bunu yaparken de Ayasofya'nın bariz olarak gözümüzün önünde değişip duran işlevlerinden başka bir işlevi daha olduğunu söyleyerek biraz algımızı genişleteyim istiyorum:

İktidarın temsili olarak Ayasofya. Bu da gerçi çok bilinmeyen bir şey değil ancak bazılarımıza yeni gelebilir. Ayasofya ayakta durduğu yaklaşık 1500 yıl boyunca sürekli değişen güç odakları tarafından işlevinden bağımsız, çoğu zaman onu aşan düzeyde bir göstergeye dönüştürülmüştür.

Çok havalı laf ettim, bakalım altından kalkabilecek miyim... 

Marmara Denizi fonu ile Ayasofya (Görsel: web8).

Etimoloji
Etimoloji ile başlayalım. Ne demek Ayasofya? Günümüz Türkçesine Ayasofya olarak geçen bu sözcük aslında Yunanca iki sözcükten oluşuyor. "Ἁγία Σοφία" yani “Hagia” ve “Sophia”. Çok kestirme bir çeviri ile hagia=kutsal, sophia=hikmet/bilgelik yani “Hagia Sophia” da “Kutsal Bilgelik” demektir diyebiliriz. 

Ayasofya bu alanda yapılan ilk kilise değil. Öncesinde muhtemelen bir pagan tapınağı olan alanda ilk olarak, kenti Roma İmparatorluğu'nun başkenti haline getiren 1. Konstantinus bir kilisenin yapımına başlıyor ve olaylar gelişiyor:

1. Ayasofya: II. Konstantius'un Büyük Kilisesi (360-404)
Bu alandaki ilk kilise imparator II. Konstantius (hükümdarlığı: 337-361) zamanında tamamlandı. Küçük bir Yunan kenti olan Byzantium'u Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinapolis'e dönüştüren Büyük Konstantinus'la karıştırmayın. Onun oğlu bu arkadaş. 

II. Konstantius (web3). Afacan bir çocuk gibi görünse de II. Konstantius Bizans'ın önemli imparatorlarından biri idi (Görsel: wikipedia).

İşte bu alandaki bildiğimiz ilk kilise bu imparator zamanında hizmete açıldı. Bazı kaynaklar kilisenin inşaatının babası zamanında başladığını da iddia ediyor. 15 Şubat 360 yılında kutsanarak açılan kilise kentin en büyük kilisesi olduğu için "Magna Ecclesia" yani "Büyük Kilise" olarak anılıyordu (web1). Bu ilk kilisenin biçimi hakkında pek fazla bilgimiz yok ancak o zamanın baskın geleneği olarak Roma'daki ilk St. Peter kilisesine benzer, bazilikal bir plan şemasına sahip olması kuvvetle muhtemel. 

Roma'daki St. Peter Kilisesi'nin yaklaşık olarak 4. yüzyılın ilk yarısında, ilk inşa edildiğindeki hali (Görsel: web2).
Büyük Kilise'nin bu kiliseye ne kadar benzediğini bilmemize imkan yok ama benim tahminim hayli benzediği yönünde. Belki biraz daha küçük olabilir.