1 Kasım 2017 Çarşamba

Belevi Mezar Anıtı


Yaşamın zenginliği birşeylerin farkına varmakla ilgili çoğu zaman. Bir arının her akşamüstü bir çiçeğe geldiğini fark ettiğinizde yaşamınıza dair bir şeyler değişiyor. Ya da her gün önünden geçtiğiniz bir yapının bir İmparator bir kente geldiğinde sadece bir kere altından geçmesi için yapıldığını öğrendiğinizde.  
Belevi Mezar Anıtı'nın yeri

Bu yazıyı İzmir-Aydın Otoyolu'nun kenarında, saatte 100 km. hızla giderken gözucuyla görülebilen, pek kimsenin fark etmediği görkemli ama unutulmuş bir anıt mezarı hatırlatmak için yazayım dedim. Bu farkındalık hayatınızda çok şeyi değiştirmeyebilir tabii ki, fazla beklentiye girmemek lazım ama yine de oradan geçerken biraz yavaşlayıp bu mezarı görmeye çalışabilirsiniz. 
Mezarın bugünkü görünüşü
Yazı büyük oranda Yüksek Lisans tezimden derlendi. Başlığı "Anadolu'da Podyumlu Mezar Mimarisi, MÖ 6.- MÖ 4. Yüzyıl" olan tezimin konusu aslında sözkonusu dönemde bu yapı tipi bağlamında Yunan-Anadolu-Pers etkileşimlerine dair bazı yorumlar üretmek idi.Tezin tamamına şu adresten ulaşabilirsiniz:

https://www.academia.edu/35018482/Anadolu_da_Podyumlu_Mezar_Mimarisi_M%C3%96._6._-_M%C3%96._4._Y%C3%BCzy%C4%B1l_%C4%B0T%C3%9C_FBE_Yay%C4%B1nlanmam%C4%B1%C5%9F_Y%C3%BCksek_Lisans_Tezi_

Tezin kısa özeti ve bu anıtla ilgisi ise şöyle:

"Yunan kültürüyle Doğu kültürleri arasında duran ve iki kültürün de izlerini taşıyan Anadolu M.Ö. 6. yüzyılda mimaride de bir çok yeniliğin kaynağı olmuştur. Çalışmanın konusu olan podyumlu mezar anıtları, bu kültürel çeşitlilik içinde ortaya çıkmış bir mimari biçimdir. 

M.Ö. 6. yüzyıla kadar Anadolu’da anıtsal mezarlara rastlanmaz, ancak bu yüzyılda yapılan iki yapı yeni bir mimari anlayışın, yeni bir geleneğin habercisidir. Bu iki anıt, Phokaia’daki Taş Kule ve Sardes’teki Piramit Mezar’dır. 

Genel anlamda bezemesiz oluşları ve alışılmadık formlarından ötürü yapılış tarihleri ve kime ait oldukları kesin olarak bilinmeyen bu anıtlar, değinilen her kaynakta Persler’le ilişkilendirilir. Bunun nedeni de Lidya Devleti’ni ortadan kaldırıp Anadolu’yu fetheden Pers Kralı II. Kyros’un Pasargadae’deki mezarıyla önemli paralellikler taşımalarıdır. 

Ancak Anadolu’ya olduğu kadar İran’a da yabancı olan bu podyumlu üç mezar anıtının ortaya çıkmasındaki farklı kültürlerin katkıları farklı yorumlara açıktır. Bu çalışmanın amacı bu yeni mimari formun ortaya çıkışını tartışmak ve M.Ö. 3. yüzyılın başına kadarki seyrini incelemektir."

Bu süreç içerisinde önemli yapılardan biri olan Belevi Anıtı, antik Ephesos kentinin 14 km. kuzeydoğusunda, 65 m. çapında arkaik bir tümülüsün yanında bulunuyor (Reinhard-Ruggendorfer, 2002, 149). Eğimli araziye oturan anıtın doğusunda 6 m. yüksekliğindeki istinat duvarı yardımıyla 49 m.’lik bir teras elde edilmiş ve anıt bu düzlüğe inşa edilmiş.
Anıtın inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Alzinger’e göre, anıt ilk olarak Lysimachos için M.Ö. 3. yüzyıl başında yapılmış, ancak içine M.Ö. 246 yılında Smyrna’da ölen II. Antiochos gömülmüştür (Waywell, 1980, 8). Hoepfner ise mezar sahibinin Lysimachos olabileceğini ve buna göre inşa tarihinin de M.Ö. 281 olduğunu iddia eder (Hoepfner, 1993, 123).

Anıtın oturma alanı, kenarı yaklaşık 30 m. olan bir karedir. Anıtın çekirdeğini doğal bir kaya kütlesi oluşturur. Mezar odasını barındıran podyum kısmı bu kütle ve bunu çevreleyen duvardan oluşur. Podyum kısmının kuzey tarafının orta aksında bir sahte kapı bulunur (Praschniker-Theuer, 1979, 17). 

Alanda pek in situ parça bulunamamışsa da çevredeki kalıntılar bir üst katın varlığına işaret eder. Bu katta gerçek veya sahte bir kapısı olan duvarlar ve dört yanda sekiz sütundan oluşan peristasis vardır. Duvarların iç ölçüleri 14,50 x 13,50 m. olan bir odayı veya avluyu çevrelediği düşünülür. Praschniker-Theuer bu mekanın üstü piramidal örtülü olan bir oda olduğunu (Praschniker-Theuer, 1979, 112-114), Hoepfner ise bir iç avlu olduğunu ve üstünün kapatıldığına dair bir belirti bulunmadığını belirtir (Hoepfner, 1993).

Bu yorumlara bağlı olarak üst yapının restitüsyon önerileri de farklılaşır. Hoepfner sadece çevre koridorunun üstünde, birkaç basamaklık bir örtü öngörürken Praschniker, Maussolleion’daki gibi yükselerek heykelle sonlanan bir basamaklı piramit önerir. Bunun yanı sıra basamaklı bir örtünün tasarlandığı ancak tamamlanamadığı şeklinde bir görüş de vardır (Waywell, 1980, 8). 

Avlunun kuzey-güney doğrultusundaki açıklığı, doğu-batı doğrultusundan 1,2 m. daha az olmasından dolayı ön cephe olan kuzey cephesinde avlu duvarının önünde bir sütun sırası öngörülür. Hoepfner bu sütunların palmiye başlıklı olduğunu ve iki fascialı arşitravı taşıdıklarını savunur. Dış sıradaki sütunlara göre daha ince olan bu sütunların, yüksekliklerinin de aynı olmadıkları düşünülür. Bu nedenle diğerleri gibi dorik stilobata değil de bir podeste oturduğu, derinliği 1,80 m. olan bu podeste heykellerin yerleştirildiği ve etrafta bulunan kolların bu heykellere ait olabileceği düşünülür.

Dış sütun sırası ise attik kaideye ve Korint düzenindeki başlıklara sahiptir. Çevrede 1 ile 1,9 m. arasında yüksekliğe sahip sütun tamburları bulunmasına rağmen tam bir sütun tamamlanamadığı için sütunların yükseklikleri kesin olarak bilinmemektedir. Hoepfner restitüsyonunda Priene’deki oranlara yakın olarak 8,44 m. önermiştir. Çatı süsü olarak at ve grifon heykellerinin, vazoların kullanıldığı da etrafta bulunan parçalara dayanılarak söylenebilir (Hoepfner, 1993, 112- 122).

Belevi Anıtı’nda mezar odası, anıtın içindeki kayanın güney tarafına oyulmuştur. Oda dikdörtgen planlıdır ve beşik tonozlu bir örtüye sahiptir. Karya geleneğinde kısa bir dromosa ve iki kapıya sahiptir. Ölü, bu odada bir lahitte muhafaza edilmektedir (Waywell, 1980, 8). Belevi Anıtı’nda Pers tarzında giyinmiş olan bir erkek heykeli de bulunmuştur. Bu heykel olasılıkla bir mezar bekçisini, yas tutan birisini ya da bir görevliyi temsil ediyor olmalıdır (Waywell, 1980, 8).

Evet, yapının literatürdeki yeri ve deskriptif tanımı böyle. Benim açımdan önemi ise Anadolu'da Perslerin, Yunanlıların ve Anadoluluların biraradalığından ortaya çıkan bir yapı tipinin gelişim sürecinde yer alan bir örnek olması idi. 

Belki bu önemli anıta bakmak için yanından geçerken biraz yavaşlarsınız. Hatta daha iyisi Selçuk ayrımından çıkıp kahverengi tabelaları takip ederek zeytinliklerinin içindeki bu etkileyici anıttan bugüne kalanları ziyaret edersiniz.


Mezarın bugünkü görünüşü

Güncelleme:

Yapının kime ait olduğuna ilişkin bir görüş ve güncel fotoğraflar için şu bloga da bakılabilir:

http://arkeolojigezginleri.blogspot.com.tr/2014/08/belevi-mozolesi.html

Haberdar ettiği için Sayın Mehmet Katırcıoğlu'na ve aracı olduğu için Özge Göztürk'e teşekkür ederim.

Güncelleme:

Geçenlerde (Şubat 2020) alandan çektiğim fotoğraflar:








KAYNAKLAR:

Hoepfner, W., 1993. Zum Mausoleum von Belevi, Archäologischer Anzeiger, 111-123.
Praschniker, C., Theuer, M., 1979. Forschungen in Ephesos, Band VI, Das Mausoleum von Belevi, Österreichisches Archaeologisches Institut,Wien.
Reinhard, H. – Ruggendorfer, P., 2002. Forschungen am Mausoleum von Belevi, Jahreshefte des Osterreichisches Archaologisches Institut, 71, 149-176.
Waywell, G. B., 1980. Mausolea in South-west Asia Minor, YAYLA Third Report of the Northern Society for Anatolian Archaeology, 4-1.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder